İş demek çoğu insanın gelir kapısı, mali departmanı, kişisel ihtiyaçlarının ana kaynağını sağlayabileceği bir gelir kısacası her şey. Ve bunun içinde bir eğitim alması gerek. İhtiyaçlarını sağlayabilmesi güzel bir yaşam sürebilmesi için.
Bildiğimiz kalıplaşmış markalar iş alım konusunda ilerlemiş beyin yakıcı sorular sormaya başlıyorlar. Mesela şu an hepimiz bildiği ve bir gözde durumuna gelen hayatımızın parçası bir marka. Apple iş alımların soruların da sadece sizin bildiklerinize veya akademik başarılarınıza değil ikna ve konuşma kabiliyetinizde bakıyorlar. Örnek olarak sordukları bir soruda: 8 yaşındaki bir çocuğa router/modem’ in çalışma çalışma mantığını anlatın diye sormuşlar. Veya klasik bir soru olarak çoğunun soracağı sorulardan biri kendinizi ileriki yıllar da nerede görüyorsunuz?
Appledan uzaklaşıp biraz dışarıya yöneldiğimizde sorular farklı bir biçimden çıkıp psikolojik baskıya gidiyor. Dünyaca ünlü ve A sınıfı otomobil üreten Audi ve Mercedes markaları iş alımlarında a markası bizim arabamızın parçalarından daha iyi parça üreterek ortaya daha iyi bir otomobil çıkardılar ve bunun sorumlusu sensin dediklerinde karşıdaki kişinin çözüm bulmasını ister ve ona belirli bir süre sunar. Eğer o süre içinde bir çözüm yolu bulamazsa kapıdan geri çevrilir. Buldukları çözümlerde ise onlara bu çözümü araba da uygulamalarını isterler eğer başarılı olursa bu kişi işe alınır ve dünyaca ünlü bir markada mühendis olarak çalışmaya başlar.
Benim kendi sektörümde açacağım iş ise büyük ihtimalle mimarlık üzerine olurdu. Ben ilk görünüşe fazla dikkat etmem. O gün bir durum yaşamış olabilir veya heyecanından bilinci yerinde cevap verememiştir. İş alımında kısa sürede bir proje imar etmelerini ve tüm olanaklarını düşünmelerini isterdim. Mesela bir deprem durumunda bu ev depreme dayanıklımı dayanıklıysa nasıl dayanıklı? Bunu açıklamasını isterdim. Ya da onlara kısıtlı malzemelerden bir ev yapmasını isterdim. Mesela bambudan bir ev yapabilir misin? Yaparsan bu evin yalıtım kaynağı nasıl karşılanacak? Gibi sorular sorarak sürekli ters köşe yapardım. Karşımda ki kişinin özgüvenli olmasını, kendinden emin cevap vermesini isterdim.
En önemseyeceğim şeylerden biri ise disiplin ve istikrar olurdu. Ama bu kadar işin arasında eğlenmek olmazsa işçilerim çalışmak istemez ve zaman zaman sıkılırlardı. Ve insanlar sıkıldıkları bir işte başarılı olamazlar. Onların kalbinde işe gelmek için sevecen ve bir o kadar da neşeli olmalarını isterdim. Çok büyük bir ekibim olmasını istemezdim. Ne kadar kalabalık o kadar kargaşa olurdu. O yüzden az ekip çok iş her zaman idealimdir.