Doğru kişileri işe alan organizasyonların daha verimli sonuçlar elde ettiği artık tartışılmaz bir gerçek. Peki, bunu yaparken kaynaklar ne kadar doğru yönetiliyor? Doğru araçlar elimizde olmadığında savurduğumuz kaynakların farkında mıyız?
İdeal dünyada aynı işi yapan iki insanın aynı zamanda ve aynı koşullar altında aynı derecede verimli olası beklenir, ancak gerçek iş yaşamında aynı zaman ve koşullar olsa da bazılarının diğerlerinden daha verimli olduğunu görüyoruz. Peki neden?
İşe alım yaparken öncelikle organizasyonların kimi neden istediğimizi bildiğinden emin olması lazım, söz konusu işin tanımının ve yetkinliklerinin önceden hazırlanmış olması, kişileri ararken ve elerken doğru ölçütlere bakılmasını sağlar. Doğru kıstaslarla yola çıkan bir organizasyon bu anlamda kendisine ışık tutacak araçları da seçme ve bu araçları daha verimli kullanmada bir diğerine göre bir adım önde olmakta.
Seçme süreci sadece iş yeri tarafından sürdürülebilir bir süreç değildir, aday ve iş yeri karşılıklı bir seçim sürecine girmişlerdir. Bu sürecin ne kadar adil ve kaliteli olduğu aynı zamanda işe başvuran adayların ve kabul gören kişinin iş yeri ile ilgili duygu, düşünce ve tutumlarını da etkiler. Yani diyebiliriz ki işe alım süreci aynı zamanda çok güçlü işleyen bir ilişki ve reklam sürecidir. Adayların şirket ile psikolojik kontratlarının başladığı noktadır.