Frida Kahlo bir ressamdan fazlasıdır, o bir feminist, bir aşık ve çiçekli taçları, bitişik kaşlarıyla 20. yüzyılın en büyük kadın figürlerindendir.
Frida Kahlo özellikle politik görüşleri ve inişli çıkışlı aşk yaşamıyla tanınır.
“Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar!” diye bitmeyen Frida’nın hikayesi Temmuz 1907’de başladı. Fakat kendisi hikayesinin başlangıcını 7 Temmuz 1910 ilan etmiştir. 6 yaşındayken geçirdiği çocuk felciyle birlikte hayatı boyunca uğraşacağı sağlık sorunları başlamıştır. 18 yaşında geçirdiği trafik kazası ise bütün hayatını değiştirmiştir. Eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu trenin demir çubuklarından birisi sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkmıştır. Hastaneler ve doktorlar arasında geçecektir Frida’nın hayatı bundan sonra. Aynı zamanda bu kazadan sonra aile teşvikiyle resim yapmaya başlamıştır. Resim çizmeye hayatı boyunca devam edecek ve resmin hayatını tamamladığını söyleyecektir.
Frida sonrasında kendisi gibi ressam olan Diego Rivera’yla tanışacak ve çalkantılı, bazen karşılıklı aldatmayla fakat aşkla geçecek bir evlilik yapacaktır. Diego Rivera ile ilişkileri Frida’nın annesi tarafından onaylanmamış ve bir fil ile güvercinin evliliğine benzetilmiştir.
Frida hayatında iki büyük kazadan bahseder: İlkini tramvay, ikincisini ve en kötüsünü Diego olarak tanımlar. Frida, Diego’ya mektuplarında “Kurbağa sevgilim, Diego’m… Bana Dünya’nın en büyük acısını yaşattın sen. Günbegün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren. Ama sevgilim, bir daha gelseydim Dünya’ya yine seni severdim. Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!” diyerek kendisini defalarca kez aldatmış (Frida’nın kız kardeşiyle de aldattığı söylenir) bu adamı ne kadar sevdiğini bu sözlerden daha iyi açıklayabilecek bir şey yoktur bence. Frida eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle ondan 1939 yılında ayrıldı fakat 1 yıl sonra yeniden evlendiler. Frida’nın aşkı dafalarca aldatan bir adama geri dönebilecek kadar büyüktür.
Hikayenin bir sonraki kısmının konusu ise Frida’nın anne olmak isteyişi. Hamile kalıp düşük yapar. Arkasından ikinci kez hamile kalır. Bu sefer bebeğini 3 ayın sonunda rahatsızlanarak aldırmak zorunda kalmıştır. Ressam bunların acısını anlatırken de fırçasını kullanmış. ‘’Hospital Henry Ford’’ ve ‘’Frida And Caesarean Operation’’ adlı iki eser çıkarmıştır.
Oto portreleri en ünlü resimleridir. 143 resminin 55’i oto portredir. Frida ‘’Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım çünkü en iyi tanıdığım insanım.’’ demiştir. Pablo Picasso ise “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” demiştir Frida’nın portreleri hakkında. Frida Kahlo’nun eserleri sürrealist olarak değerlendirilse de o buna karşı çıkmış ve resimlerinde acıları ve gerçekleri resmettiğini “Rüyaları ya da kabusları asla resmetmedim. Resmettiklerim benim kendi gerçeklerimdi.” diyerek açıklamıştır.
Ve bence Frida’nın feministliği Diego’yla ilişkisinde çok ortaya çıkamamıştır buna rağmen tabloları onun güçlü feminist kişiliğini vurgulamaktadır. “The Two Fridas’’ adlı eseri bir beden içerisindeki iki Frida’yı kelimelerden daha iyi açıklar. Bu resimde sağ tarafta Avrupa kültürlü bir kadın solda ise Meksikalı, Diego’nun aşığı olan Frida vardır.
Beni en çok etkileyen resmini de paylaşmak isterim. Bu resmin adı ”The Wounded Dear”. Hayatının son dönemlerine yakın yaptığı bu eser Frida’nın fiziksel ve duygusal acısını vurgulamaktadır.
Hayatının son dönemlerinde Amerika ve Fransa’da sergiler açtı, öğretim üyeliği yaptı sağlık durumu kötüleşmesine rağmen derslerini evinde verdi, zaten çocuk felci yüzünden sakat olan bacağı kangrenden dolayı kesildi. 1954 senesinde öldü. Hikayesi dediğim gibi mutlu sonla bitmedi ama bu bir peri masalı değildi zaten, bu güçlü bir kadının hikayesiydi.
Kaynaklar:
Vikipedi
about.com
siirantolojim.wordpress.com
onedio.com