Her zamanki gibi o yorucu cumartesi sabahlarından biriydi. Kalkar kalkmaz elimi yüzümü yıkayıp annemin hazırladığı o muhteşem kahvaltıyı tatmak için yemek masasına oturdum. Kahvaltımı bitirdikten sonra bu hafta sonunun programımı yaptım. Daha sonra okul çantamı hazırlayıp okula gittim. Okulda ilk üç ders fen bilimleriydi ve konumuz ” Eğik Düzlem ” idi. Fen bilimleri derslerinden sonra İngilizceye girdik. İngilizce iki dersti. İlk dersinde test çözdük. İkinci derste İngilizce oyun oynadık. Okuldan sonra ailecek öğle yemeği yedik. Yemekten sonra yarım saat mola verip ödevlerime başladım. 2,5 saat sonra ödevlerim neredeyse bitmişti. Bu sefer 25 dakikalık mola verdim. Tam molam bitmişti ki zil çaldı. İlk önce biraz sabırsızlandım. Acaba kapıyı çalan kim diye. Daha sonra içimden kim olabilir ki? Diye düşündüğümde aklıma ilk gelen apartman görevlisi oldu. Bu sorularımın cevapsız kalmaması için kapıyı açtım. Birde ne göreyim. Davetsiz misafir ! Babamın iş arkadaşı ve çocuğu bize gelmişlerdi. Babamın iş arkadaşı güler yüzlü bir kadındı. Ama onun çocuğu çok yaramaz, söz dinlemeyen ve evde ki tüm dolapları karıştıran biriydi. Kardeşim o çocukla iyi geçinse bile ben o çocukla hiç iyi vakit geçiremezdim. 3 saat sonra davetsiz misafirler gittiler. Daha sonra ödevlerime kaldığım yerden devam ettim. Daha sonra içimden şöyle dedim: Umarım bu çocuğun yaramazlıkları biter bize tekrar geldiklerinde rahat ederim dedim.