Nusr-et Falan Değil, Arkabahçe

 

Yıl olmuş 2017… Kafamızı ne tarafa çevirsek gitmesi ufak çaplı bir asgari ücrete mal olan mekanlarda, hayatları boyunca hiç kuru pilav yememiş edasıyla “Ne olsun, burası da bizim fakirhane!” pozları veren kimseler. Yazım, kendini sonuna kadar okutacak nitelikte olursa ağzınızda bir tatminsizlik kalsın istemeyerekten ben sizi şimdiden uyarayım, beklentiniz bu yazının bahsettiğim gösterişli mekanlardan biriyle alakalı olacağı yönündeyse beklentilerinizin karşılanamayacağını yazıya geçmeden söylemek ve sizi olası bir zaman kaybından kurtarmak isterim.

Yazımın ana karakteri olarak seçmiş bulunduğum yer Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde yer alan “Arkabahçe” adında, bir bakıma da adını yansıtan bir kafe. Şehir dışından gelen misafirlerinizi göğsünüzü gere gere götürebileceğiniz tumturaklı bir mekan mıdır şüpheliyim fakat bir pazar sabahı karnınız gerçekten açsa ve menüdeki adı “le omlette” olan düz omlet yemek istemiyorsanız kanımca gidilebilecek en ayrıcalıklı mekanlardan birisidir.

Bu benzerine nadir rastlanan yer üzerine ilk izleniminiz gittiğiniz saate bağlı olarak tamamen değişebilmektedir. Buraya kalabalık öğlen saatlarinde yolunuz düşecek olursa özünde az rastlanan bir güzellik barındıran bu mekanın üzerinizde tam tersi yönde bir etki bırakması olasıdır. Bu sebepten olacak ki sakin sabah saatlerinde yahut ikindi vakti gitmek daha mantıklı olacaktır.

Arkabahçe’nin yemeklerinden ziyade atmosferinin bu mekana ısınmamı sağlamış olması muhtemeldir. Adımınızı attığınız anda kah ışıklandırma kah mobilyalar içinizde evdeymiş hissi uyandırır. Müşterilerin hepsi gelme amaçlarının karın doyurmak olduğunun farkında olan öğrencilerden oluştuğu için etrafta yüksek sesle tartışan kimseler yahut ağlayan bebekler görmeniz oldukça güçtür. Vizon duvarlar ve kahverengi masalar ortamı daha sıcak hale getirerek “Burada düz yemek veriyoruz biz. Gerek yok öyle beyaz masa örtüsüne, gümüş çatallara falan.” derken duvardaki kimi ünlü ressamların kimi öğrencilerin olan tablolar “Kardeşim, üniversitedesin sen. Hadi git biraz kültürlen, sonra yine bekleriz!” diyerek paragrafı noktalar.

 

Bu konuda genel fikir ayrılıkları olsa da bana soracak olursanız Arkabahçe’nin self-servis olması da başka bir artısıdır. Bu durum yemeğinizi yerken başınızda bekleyen garson, bahşiş bırakmak, hesabın gelmesini beklemek, bir grupla gidilirse ısmarlama durumu olmadığı takdirde hesabı bölüşme zorluğu vb. birçok zorluğu ortadan kaldırmakla beraber hem iş gücü hem de zamandan tasarruf edilmesine aracı olacaktır.

Yemeklere gelirsek her yemek herkese hitap etmese de çeşit çok olduğundan lezzetli bir şey bulmanın oldukça kolay olduğu gözlemlenebilir. Genelleme yapacak olursak yemekler hem gözü hem mideyi tatmin etmekte, bu durum tatlılarda da farklılık göstermemektedir. Üniversite içerisinde olmasından kaynaklı olacak ki fiyatlar gülünç derecede düşük, bu sebeple fiyat-performans şaşırtıcı derecede iyidir. Şeflerin ve kasiyerin daima içten ve güler yüzlü olması da cabası .

Kısacası eğer bir gün yolunuz Hacettepe Üniversitesine düşecek olursa Arkabahçe’ye bir şans vermenizi tavsiye ediyor, size günümüz restoranlarından daha iyi mi daha kötü mü meçhul fakat daha farklı bir deneyim yaşatacağına şimdiden garanti verebiliyorum. Yemeğin instagramınızda değil, midenizde olması dileğiyle…

 

(Visited 410 times, 1 visits today)