AVM’ler hepimizin hayatında yer alıyor. Bazılarımız sadece ihtiyaçları için alışveriş yapmak için kullanıyor,bazılarımız ise gerek arkadaşlarıyla gerek ailesiyle zaman geçirmek, boş vakitlerinde eğlenmek için kullanıyor. Bazılarımız ise yolda giderken gördükleri dev yapıtlar olarak biliyor AVM’leri. Ama işin sonunda, istesek de istemesek de, AVM’ler yaşamımızın büyük bir parçası.
Şimdi bir senaryo getirin aklınıza: Oldukça güzel bir semtte, büyük bir alanda bir mülkünüz var. Bu mülkü bir süreliğine kiralayacaksınız. Burası ya bir AVM’ye, ya da bir sanat merkezine dönüştürülecek. Bu olaylardan ikisinde de geliriniz aynı olacak. Seçiminiz ne olurdu?
Hemen sonuca gelmeden belirtmeliyim ki, bu konuda göz önünde bulunduracaklarım benim kişisel fikirlerim olacak. Gelirde bir fark olmadığı için başka herhangi bir şeyin önemli olduğunu düşünmüyorum.
Kişisel fikrimden başlarsak, basitleştirmek gerekirse AVM’lerden pek hoşlanmıyorum. Her gün, her saat aşırı kalabalık olan bu dev mekanlar bana aşırı boğucu geliyor. Sadece marketten alışveriş yapmak için veya yemek yemek için gitsem bile gereksiz ve rahatsız edici bir gürültü sarmış oluyor etrafı. Hele ki insanlar arasında olmaktan rahatsız olan veya bununla bağlantılı olabilecek bir psikolojik rahatsızlığı olan insanlardansanız, buralarda bulunmak sizin için işkence olabilir. Sırf bir yerde bulunduğunuzdan dolayı sürekli artan bir stres içinde olmak hoş bir durum değil. Ayrıca, bulunduğunuz bölgede gidebileceğiniz kaç tane AVM var? En az 2 veya 3 tane sayabileceğinize eminim. Sizce daha fazlasına gerek var mı?
Sanat merkezleri içinse durum benim için biraz daha farklı. Sanat her insanın yaşamında olması gereken bir şey. İsterse kişi sanatı tecrübe eden olsun, isterse de bu sanat eserini hayata getiren olsun, bana göre herkes sanatı hayatında bulundurmalıdır. Fakat kendi gözlemlerime göre ülkemizde ya sanat gerektiği değeri görmüyor, ya da basitleştirerek, bozularak değersizleştiriliyor. Günümüz Türk sinemasını düşünün mesela. Sürüce saçma, ama seyirci getirceği bilinen amaçsız filmler var vizyonda. Veya müziği düşünün. Popüler müziğin neredeyse tamamı aşırı basitleştirilmiş, anlamsız sözlerden oluşan ve kendini tekrar eden şarkılardan oluşuyor. Eğer bunların azalmasına en azından katkı sağlayabilecek bir yer oluşturulacaksa, tercihimi o yönden yapmak isterim.
Sonuç olarak, verilen şartlar altında seçim yapmak çok da zor değil. İçinde bulunan hemen hemen her şeyi başka yerlerde ayrı ayrı, bazen daha çeşitli veya kaliteli hallerini bulabileceğiniz, kısacası sadece gürültü stres yaratan bir yerdense, yeterince değer görmediğini, bozulduğunu düşündüğüm şeylerin daha da kötü hale gelmemesini sağlayabilecek, insanlara doğru düzgün şekilde sanatı gösterebilecek ve belki çok küçük bir kesim de olsa hala sanata gerektiği değeri veren insanlara en azından yakınlarında sevdiği şeyi tecrübe etme şansı verebilecek bir yapı için mülkümü kullanmayı tercih ederdim. Bulunduğum yeri gereksizce doldurmak yerine bu bölgeyi daha faydalı bir yapıyla kullanmanın çok daha mantıklı olduğuna inanıyorum.