İki sene önce şubat tatilinde Kayseri’ye, akrabalarımızın yanına gidecektik. İlk defa kayak yapacaktım ve bunu dört gözle bekliyordum. Eşyalarımızı topladık ve yola çıktık. Çok eğlenceli bir yolculuğun ardından Kayseri’deki akrabalarımızın evine ulaşmıştık. Akrabalarımızı üç, dört senedir görmüyorduk. Selamlaştık, yemek yedik ve Erciyes’e doğru yola koyulduk. Erciyes mükemmel gözüküyordu. üç gün yemek yemesem açlığımı unutturacak derecede güzeldi. Yukarı doğru çıktık ve kayak merkezine ulaştık.
Kayak merkezinde yukarılara baktığımızda profesyonel kayakçıları görebiliyorduk ve aşağılara baktığımızda bizim gibi amatörleri, yeni öğrenen kayakçıları görüyordunuz. üst kısımlarda inanılmaz hareketler yapan kayakçılar vardı ve gerçekten şaşırtıcı biz izlenim yaratıyorlardı. Bir bakan bir daha yapmasını diliyordu. Kayak ekipmanlarımızı giymek için akrabalarımızın tanıdığı profesyonel bir kayakçı ile kayak merkezinin biraz yukarısında bulunan otele gittik. Annem ve babam kayak merkezinde bulunan, kahve, çay gibi sıcak içecekler bulabileceğiniz bir mekana gitmişlerdi. Bütün ekipmanlarımızı aldıktan sonra kayak yapmayı öğrenmek için tekrar kayak merkezine doğru yola koyulduk. Diğer amatörler gibi biz de aşağı kısımlarda ayak pozisyonları ve fren yapmak gibi belli başlı basit, genel kuralları öğreniyorduk. Birkaç önemli noktayı kısa mesafede çalışarak kavradıktan sonra yukarılara doğru çıkmaya başladık.
Yürüyen merdivenin kaydırmaz bant versiyonu diye tabir edebileceğim bir araçla yüksek bir noktaya kadar çıktık. Aşağıdaki insanlar karınca gibi gözüküyorlardı. Çok korkmuştum. Ayça’ya kaymak istemediğimi, yürüyerek inmek istediğimi söylemeye çalışırken bir anda beni ittirdi ve aşağı doğru kaymaya başladım. Korkudan ellerim titriyordu. Soğuğun etkisiyle, böyle bir soğukla daha önce karşılaşmadım, zaten ellerimi hissetmiyordum. İnanılmazdı. Hızdan neredeyse uçacaktım. Resmen bir Formula aracı gibi aşağı doğru iniyordum. Gözlerim rüzgardan dolayı sulanıyordu ve acıyordu. Gözlerimi açamıyordum. Aşağıya yaklaştığımda kesinlikle bir yerimin kırılacağını düşünüyordum ve bir daha asla kayak yapmayacağım hakkında kendime söz vermiştim. Gözlerimi zar zor açtığımda görebildiğim tek şey kocaman bir cam ve derin bir çukurdu. Fren yapmayı aşağı inene kadar çok kez denemiştim fakat asla başaramamıştım. Neden aşağıda iyice öğrenmediğimi kendime sordum ve zamanım tükendi. Aşağıdaki yavaşlatıcı rampadan bir kartal gibi uçtum ve süzüldüm fakat ilerisinin su veya şişme oyun alanı değil beton bir çukur olduğunu bildiğim için bağırmaya başladım. Uçtum, uçtum ve aynı kanadı kırılmış bir planör gibi hızlı bir şekilde yere çakıldım. Her tarafım inanılmaz bir şekilde ağrıyordu fakat nedense bir gülme gelmişti bana, duyduğum en komik şeyi yeniden duymuş gibi gülüyordum. Bu çok saçma bir anımdır ve sürekli aklıma geldikçe gülerim. Mükemmel bir gündü. Çakıldığımda hiçbir şeyim yoktu, hissettiğim sadece biraz ağrı. En çok eğlendiğim günlerden birisi olabilir. Bir daha kayak yapmayacağıma söz vermiştim ve bir daha asla ama asla kayak yapmaya gitmeyeceğim.