0-1 YAŞ
Duyular ve Algı
Doğumla birlikte tüm duyular işlev kazanır ancak çoğu duyu tam anlamıyla gelişmemiştir ve büyüme süreci içinde gelişimini tamamlar. Yeni doğan bebek, iyi düzeyde olmasa da görebilir, duyabilir, koku ve tat alabilir, dokunmaya, acı ve ağrıya duyarlıdır.
Bireyin aldığı duyuların beyinde örgütlenip yorumlanmasıyla algı oluşur. Bebek büyüdükçe yapacağı incelemelerle, denemeyanılmalarla, duyusal ve algısal gelişimine yön verir.
Bebek, çevresiyle iletişim kurmasını sağlayacak görsel yeteneklere sahiptir, görme yardımıyla etrafındaki dünyayı tanır, nesneler ve insanlar arasında ayrım yapabilir, beden dilini yorumlamayı öğrenir. Yenidoğan, parlaklıktaki değişikliklere duyarlı olmakla birlikte görme algısı henüz zayıftır ve diğer algılara göre yavaş gelişir, bundan dolayı oyuncak ve nesneleri kendisine yaklaştırıldığında görebilir, görüş alanı içindeki parlak ve geometrik şekildeki nesneleri fark edebilir ve bu nesnelere diğerlerinden daha çok bakar. Etrafındaki nesneleri uzun süre seyretmek onun için öğrenme yoludur. Doğumdan itibaren 15–25 cm. uzaklıkta tutulan nesnelere gözlerini odaklamaya başlar, farklı uzaklıktaki nesnelere odaklanması, ikinci ay dolayında gerçekleşir. Ama yaklaşık 2–4 aylık olmadan net olarak göremez. Yaklaşık 2. haftadan sonra annesi onunla konuşurken, onu beslerken artan bir dikkatle annesinin yüzünü inceler, 2 ay sonra da annesinin yüzünü diğer yüzlerden ayırt edebilir. Bunun yanında ses çıkaran, sallanan, parlak nesnelerden hoşlanır. Bazı araştırmacılar bebeğin doğumdan itibaren yeşil ve kırmızı renklerini fark ettiğini saptamıştır, diğer renkleri de 3–4 ay içinde ayırt edebilir. Başka bir araştırmada 5–7 haftalık bebeklerin yüzde en çok gözlere baktıkları saptanmıştır. Bir aydan sonra ışığın geldiği yöne, parlak ve kontrast renkli, yatay hareket eden nesneler gibi ilgisini çeken şeylere daha uzun süre bakan, onları izleyen bebek, 3 aylıkken bakışlarını bir noktada odaklandırmaya çalışır, başını çevirmeye, yakınında konuşan kişilere dikkatle bakmaya başlar. Bu, görme ile işitme işbirliğinin başlangıcıdır. Yine bu ayda yanındaki eşyayı tanımaya, 4 aylıkken yabancı yüzlerden korkmaya başlar. Bebek, bu dönemde en çok annesinin gözüne bakar bu yüzden annenin bebeğiyle göz teması kurması çok önemlidir ve ikisi arasındaki sosyalleşmeyi olumlu etkiler.
4. ay civarında nesnelerin üç boyutlu olarak algılanması başlar, 6 aylık bebek, çevresini ve yetişkinlerin yaptıklarını dikkatle izler, aynadaki görüntüsüne gülümser. 3 metre uzaklıktan küçük topların yuvarlanışını takip eder. Ama dikkatini uzun süre yoğunlaştıramaz. 6 aylıkken tanıdık ve yabancı yüzleri ayırt etmeye başlar. Aynı zamanda görsel uyarıcıları derinlik ve uzaklıklarına göre ayırt edebilir. Görme algısının gelişiminde bireysel farklılıklar olabilmektedir.
Bebeğin duyma algısı görmeye göre daha iyidir ve neredeyse yetişkin düzeyindedir. Bu, işitmenin o daha anne karnındayken gelişmesine bağlıdır; hamileliğin 6–7. aylarından itibaren bebek yüksek seslere el, kol, bacak hareketleriyle tepki verir. Yeni doğan, sesleri algılayabilir ve bunu başını sesin geldiği yöne çevirerek belli eder. Duyma, onun bir şeyler öğrenmesi ile konuşması için oldukça önemlidir. Sesin geldiği yöne doğru dönmesi, görme ve duyma koordinasyonunu geliştirir. Annesinin ayak sesini duyunca ağlayarak ihtiyaçlarını ifade etmeye çalışır. İlk haftalarda ani ve kuvvetli sesleri duyup irkilen bebek, kısa bir süre içerisinde bazı başka sesleri de ayırt etmeye başlar. Çok küçük bebekler konuşma seslerini algılayabilir ve konuşucuları ayırt edebilir.
3–4 haftalık bebek müzikten hoşlanır, annesinin sesini ayırt eder ve yüzünü tanımadan önce onu sesinden tanır. Bu hamilelik sırasında annesin sesine alışmayla açıklanır. Ancak babasının sesini diğer erkeklerinkinden ayıramaz. Çıngırağı sallayınca ses çıkardığını fark eden bebek, 3. aydan başlayarak daha farklı sesleri algılamaya başlar. Beklemediği bir ses duyunca şaşırır, tepki verir, ağlayabilir. 6 aylık olunca annesinin farklı tonlamalardaki seslerine farklı tepkiler verir. Evdeki elektrikli aletlerin, çaydanlığın ve diğer nesnelerin çıkardığı sesler onu korkutsa da sesleri tanıması açısından gereklidir; alıştıktan sonra bu sesler de hoşuna gider.
Bebek, tatlı, ekşi, tuzlu, acı tatlarını algılayabilir. Tatlı sıvıları tadı olmayan ya da ekşi sıvılara tercih eder ve daha uzun süre emer, dinlenme aralarını daha kısa tutar. Ancak tat alma tam anlamıyla gelişmemiştir.
Doğduğunda koku alma duyusu tam olarak gelişmemiş olan bebek, ortalama 12 aylık olunca kokuları ayırt edebilir, hoşlandığı kokulara gülümseyerek tepki verebilir. Çocuğun koku alma duyarlılığı zamanla daha da keskinleşir ve aşağı yukarı 6 yaşlarına kadar tamamlanır.
Dokunma da bebeğin etrafındaki dünyayı tanımak için kullandığı önemli ve anlamlı duyulardan biridir. Bu duyu doğumla birlikte tam olarak gelişmemiş olduğu için, bebek başlangıçta bir takım dokunsal uyarıcılara refleksleri ile tepki verir. Yeni doğan bebeğe iğne ucu değirilirse bir tepki vermez. Acı, ağrı ve ısı algıları zamanla iyi düzeye ulaşır. Bezinin değiştirilmesine karşı hassas olan, sıcak sütü içmeyi reddeden bebek, çevresindeki ısı değişikliklerine de duyarlıdır. 5. aydan itibaren dudak ve dil bölgesindeki dokunma duyuları gelişir.
Bebek, annesi babası onu öptükçe, kucağına alıp salladıkça, besledikçe, banyo yaptırdıkça, altını değiştirdikçe yani ona dokundukça onların sevgi dolu olduklarını hisseder, annesi, babası ve diğer aile üyelerinin dokunuşları arasındaki farklardan hoşlanır. Fazla dokunulmayan bebeklerde büyüme geriliği görülür.
Bebeğin kendi benliğini ve çevresini algılamasında en önemli etmen, annesiyle arasındaki iletişimdir. Anne bebek arasındaki sıcak, güven dolu ilişki, onun ihtiyaçlarının yerinde, uygun olarak karşılanması, bebeğin kendini değerli bir varlık, çevresini de güvenilir, değer veren bir çevre olarak algılamasını sağlar. Bebeğin kendini anneden ve çevresinden ayrı bir varlık olarak görmesi altıncı aydan sonra gerçekleşir.