Rocket League

Piyasaya çıktığı günden beridir yapımcısının başını döndüren, oyun severlerin akın ettiği Rocket League’i yakın markaja aldık. Geleceğin e-sporları arasında yer alması beklenen Rocket League ciddi derecede bağımlılık yaratıyor. Uyarmadı demeyin!

Oyunun incelemesini yazmak için biraz geç kalmış olabilirim. Ama oyunu kapatıp da, şöyle detaylı bir yazı yazmaya bir türlü fırsat bulamadım. Ayrıca piyasaya çıkan oyunun sürümü biraz sıkıntılıydı. Bu yazıyı hazırladığım gün içerisinde çıkan güncelleme ile birlikte Rocket League’in artık oynanabilir bir seviyeye yükseltiğini belirtmem gerek.

O zaman oyunumuzu incelemeye başlayalım!

Allahını Seven Defansa Gelsin!

 

 

 

Oyunun geliştirici Psyonix’in oldukça küçük bir firma. California’daki merkezlerinde yaklaşık 30-40 kişi çalışıyor. Oyunun patlama yapmasının ardından yeni işçiler alacaklarını açıkladılar. Çünkü oyuna olan talep o kadar büyüdü ki, tasarımcılar PR e-maillerine bakmaya başlamış. 7 Temmuz tarihinde piyasaya sürülen oyunun şu an 200.000’den fazla oyuncusu var ve bu sayı git gide artıyor.

Rocket League aslında, Supersonic Acrobatic Rocket-Powered Battle-Cars adında uzunca bir ismi olan oyunun devamı. Yapımcılar Rocket League isminin daha akılda kalıcı olacağına karar vermiş olmalılar. Oyunun tek amacı ise hunharca eğlenmek.

Matchbox car olarak adlandırılan ve zamanında benimde devasa bir koleksiyonuna sahip olduğum arabaları hatırlarsanız (Ah, Anne ah! Atılır mıydı o kadar oyuncak araba!). Şimdi bu arabaları alın ve biraz post-futuristik bir dünya içerisinde futbol maçı içerisine sokun. Kocaman topun peşinde hız yapan minik arabalar ile karşı takımın kalesine gol atmaya çalışıyorsunuz. Klasik bir futbol maçında olduğu gibi topu önünüze alıp, sürme gibi bir imkanınız yok. Çünkü arabasınız ve ayaklarınız yok!

Gol atabilmek için çeşitli akrobatik hareketlerin yanı sıra saha içerisinden topladığınız turbolar ile hızlanıp havada süzülme imkanınız var. Doğru açıyı yakalayıp, zamanlamasını tutturursanız çok eğlenceli goller ortaya çıkabiliyor. Elbette karşı takımın elleri, pardon pardon tekerleri armut toplamıyor. Onlar da kalelerini savunmak için havada süzülüp, taklalar atıp topu engellemeye çalışıyor.

Maçlar 5 dakika sürüyor. Normal eğlence listesinde 1v1’den 4v4’e kadar uzanan seçenekler mevcut. Bana kalırsa en iyisi 3v3 maç yapmak. En azından 1 kişi kalede dururken, diğer ikilinin karşı tarafa baskı oluşturması daha mantıklı. 4v4 maçlar, tam bir kaos. Zaten bu modun ismini de Chaos koymalarının nedeni bu. Bırakın gol atmayı, topa istediğiniz şekilde vursanız bile hem kendi takımınızın hem de rakip takımın oyuncularının yapacaklarını kestiremediğiniz için tam bir curcuna ortamı oluşuyor.

Normal eğlence dışında Ranked olarak bilinen Sıralama maçlarına da girebilirsiniz. Bu maçlarda 4v4 koymamaları mantıklı olmuş. 3v3 maçlara tek başınıza girerken, 2v2 maçlara arkadaşınızla takım oluşturup girme fırsatınız var. Oyunun ilerleyen güncellemeleriyle birlikte 3 kişilik takımlar oluşturulabilecek. Böylece her yerden mantar gibi Rocket League takımları fışkıracak.

Atamayana Atarlar

Oyunun grafiklerine ya da seslerine çok fazla yer vermeye gerek yok diye düşünüyorum. Unreal Engine 3 motoru ile geliştirildiğini söylemem yeterli olacaktır. Dinamik ışıklandırma ve partikül efektleri gerçekten de böylesine basit içerikli bir oyun için oldukça iddialı. Hatta bir noktada grafikleri kısmak zorunda kaldım. Ses efektleri ve müzikler güzel seçilmiş olmasına karşın, bir süre sonra kendini tekrarladığı için kafa şişiriyor. Bunun yerine arka tarafta kendinize tam gaz bir şarkı listesi oluşturup onu dinlemek daha keyifli olacaktır.

Biraz önce yukarıda da bahsini geçtiğim gibi Rocket League, geleceğin e-spor oyunu olabilir. Henüz bunun için çok erken. Oyun büyük bir patlama yapmış olsa da, yeteri kadar büyük bir oyuncu kitlesine sahip değil. Ama en fazla 1-2 yıl içerisinde Rocket League maçlarını büyük turnuvalarda izleyebiliriz gibime geliyor.

Çünkü ilk başta oyun tam bir curcuna gibi gözükse de, bir süre vakit harcadıktan sonra strateji yapabileceğinizi görüyorsunuz. Sadece önünüze gelen topa son sürat abanmak yerine, belli açılarda topu sektirip karşı takımı afallatabileceğinizi fark ediyorsunuz. Güzel orta gol getirir sözü futbolda olduğu gibi burada da geçerli. Kontrollerine bir kere alıştıktan sonra çılgın hareketler yapamıyorsunuz belki ama önünüze gelen fırsatları kaçırmamayı öğreniyorsunuz.

Bunun için vereceğim en büyük tavsiye bol bol Training kısmını kurcalamak. Kalecilik, gol atma ve hava topuna çıkma modlarını baştan sona sıkılana kadar oynayın. Maç içerisinde birebir karşılaşacağınız olaylarda üstünlük kurduğunuzda, atacağınız gollerin haddi hesabı yok. Hele bir de kalecilik işini kavrarsanız, rakibin moralini düşürmeniz içten bile değil.

 

(Visited 87 times, 1 visits today)