Tozpembem

Bir yer düşünün, herkes kendini topluma uygun görünen davranışlarla kalıplaştırmış, kimse kendisi değil, herkesin gözünde mükemmel olan bir yer ama senin için hayal kırıklıklarından farkı olmayan, yalan dolu gerçekliklerin olduğu bir yer. Bu yerin illa şu an yaşadığımız atmosfer olmasına gerek yok. İster on bin kilometre ister 5 saat uzaklıkta  olsun sizden. İster Mars’ta olsun ister Çanakkalede. Gittiğiniz yerlerde bir toplum varsa bilin ki size zamanla alıştıracakları gerçeklik yalanlarla dolu bir illüzyon olacaktır. Ne kadar acı değil mi? O sahte dünyada olduğunun farkında olmana rağmen sende her gün her saniye bir maske takar ve uyum sağlarsın. Ve bu da zamanla bir bağımlılık, bir alışkanlık hatta ve hatta bir takıntı haline gelir. Sen o maskeyi her ne kadar çıkartmaya da çalışsan o artık senin bir parçan haline gelir. 

Ben bir yer hayal ediyorum. Hiçbir yalanın, hiç bir kötü düşüncenin olmadığı, güvenli bir yer. Bütün anılarımın orada olduğu bir yer. Geçtiğim her sokakta bir parçamı bıraktığım bi yer. Kimsenin kostüm giymediği, gerçek olan bir yer. Evden çıktığım zaman beni karşılayan yeni yeni çiçek vermeye başlayan ağaçlar olsun mesela. Onların yanından her geçtiğimde, bana küçükken babamın ağaçlara ipten kurduğu salıncağı hatırlatsın. Daha sonrasından kaldırımlarda yürürken aşağı baktığım zaman yere eski bir tebeşirle çizdiğim parıl parıl parlayan o güneşi göreyim. O güneş öyle bir parlasın ki en soğuk günlerde bile kemiklerimi ısıtsın. Arabama binmeden önce lisedeki arkadaşlarımla ilk tanıştığım çardak olsun. Hiç bir şeyden haberimiz olmadan eğlendiğimiz ve tek derdimizin akşamki partiye ne giyeceğimiz olan anlara götürsün beni.

O zaman bilememişiz ileride bu anları çok özleyeceğimizi. Arabama bindiğimde geçtiğim her park, gördüğüm her kafe beni gençliğime götürsün. Hatta ve hatta beni ilk aşkıma götürsün. O kafe bana onu hatırlatsın, bana beni sevdiğini söylediği ilk anı hatırlatsın, ondan aldığım ilk çiçeğin kokusunu tekrar hissettirsin, ailemin öğreneceği korkusunu yaşadığım akşamlara ve beni en çok üzdüğün zamanlara götürsün. Ve eğer ki karşıma voleybol oynayan bir grup çıkarsa beni kendimi bulduğum zamanlara götürün. Antrenörümüzün bize soyunma odalarında top oynadığımız için kızdığı, maçtaki yanlışlarımızdan dolayı her birimizin kendisiyle bir iç savaş verdiği, özgüven eksikliklerimizin olduğu, en mutsuz ve buruk olduğumuzda bile birbirimizi teselli ettiğimiz, evim olan o sahaya götürsün. Çünkü ben o sahada sakatlandım, ağladım, kahkahalar attım, kızdım ve endişe ettim. Ama o saha beni asla yarı yolda bırakmadı. Çünkü orada benim ikinci ailem, ikinci bir evim vardı. Ve her ne kadar o evi terk de etsem, sesim kısılana kadar bağırsam da kapısı  aralık kalır, asla kapanmazdı.

Sınavdan yeni çıkmış, mutlu veya mutsuz bir öğrenci görürsem beni en çok anımın olduğu o okul sıralarına götürsün bu şehir. Giydiğimiz üniformalardan, gördüğümüz yoğun ders programlarından, başarısızlık korkusundan yorulmuş bir öğrencilik hayatımda götürsün beni. Bununla beraber psikolojik olarak yetersiz hissettiğimde de en mutlu hallerimde de yanımda olan arkadaşlarım olsun bu görüntüde. Öğretmenleri kızdırdığımız, dersi dinlemek yerine arkada sohbet ettiğimiz, okul sonrasında yaptığımız mangallar gelsin gözümün önüne. Yazılı öncesi herkesin anlık panikle sınıfın en çalışkanının ders anlatımı için sabırsızlıkla beklemesi ve o son dakikalardaki stresi tekrardan hatırlayınca gülüyorum.

Ve bu yolun sonunda beni herhangi bir anne karşılasın. Yetmiş yaşındaki bir adamın annesi, hapise girmiş bir kızın annesi, kısır olup da evlat edinen bir anne olsun. Hatta ve hatta bir hayvanın annesi bile olabilir. Çünkü bir anne kim olursa olsun, hangi durumda olursa olsun evladına destek olmayı asla bırakmaz. Fiziksel bir destek gösteremese bile bir şekilde sana senin yanında olduğunu hatırlatır ve seni iyi hissettirir. Bu yolun sonunda annemin tekrardan çocukken saçlarımı okşadığı, yemeğimi yemem için beni ikna etmeye çalıştığı, ilkokulda hoşlandığım çocuğun adını duyduğunda benimle sevincimi paylaştığı zamanlara gitmek istiyorun öncelikle. Daha sonra ortaokulda zorbalandığım zaman bana gösterdiği şefkati hissedeyim. İlk aşkımın bana yaşattığı ilk kalp kırıklığında yanımda olsun, her şeyin geçeceğini söylesin bana sımsıkı sarılarak. Lise mezuniyetimde en ön sırada beni kamerasıyla çekerken mutluluktan ağladığı ana gideyim. Beni antrenmanlarıma götürüken gözlerimin içine bakıp benimle gurur duyduğunu söylesin. Ben tekrardan güçlü hissedeyim. 

Sonuç olarak  yarattığım bu şehri önceden yaşadığım iyi veya kötü şeyleri düzeltmek için ya da daha farklı yapmak için kurmadım. Aynı duygular tekrardan yaşamak için kurdum. Çocukluğumu ve gençliğimi tekrardan hissetmek için kurdum. Ve bu şehir benim gerçek dünyadan, sahteliklerden uzaklaşmak isteyip geldiğim tozpembem.

(Visited 2 times, 1 visits today)