Stres, hayatımızın neredeyse her yerinde, her gün karşılaştığımız ve belki de artık alıştığımız bir his. Günlük yaşamın koşturmacası, okul, ödevler, iş yükü, aile içindeki sorumluluklar ve küçük aksilikler farkında olalım ya da olmayalım üzerimizde baskı oluşturur. Bizleri tüketir, ruhumuzu çeker adeta. Peki bununla nasıl başa çıkacağız? Stresi kontrol altına almayı, stresle yaşamayı nasıl öğreneceğiz?
Stresin kaynaklarını anlamak, onunla başa çıkmanın ilk adımıdır. Günlük yaşantımızda kendini açığa vuran stres faktörleri genellikle iş yükü, maddi kaygılar, okul, zaman yönetimi gibi unsurlardan oluşur. Bunlar biz farkında olmadan ruh hâlimizi etkileyebilir ve enerjimizi tüketebilir. Tabii stresin dışsal olduğu kadar içsel tetikleyicilere de dayandığını unutmamamız gerekir. Örneğin mükemmeliyetçilik, aşırı beklentiler veya kendini aşağılama da stresin nedenlerindendir. Bu stres faktörleri sadece kısa süreli rahatsızlık vermez, uzun vadede de bedenimizi ve zihnimizi olumsuz etkiler. Kalp ritmini bozabilir, cilt hastalıklarına neden olabilir, depresyona sebep olabilir vb. Fakat stresi yalnızca bir rahatsızlık olarak görmek değil, hayatın doğal bir parçası olarak kabul edip, onunla etkili bir şekilde başa çıkabilmek de çok önemlidir.
Stresin kaynağını bulduktan sonra onun etkisini azaltmak üzerine çalışmak gerekir. Buna günlük planlar yaparak başlanabilir. Mesela bir ajanda tutup sabah uyandığımız saatten itibaren abartılı olmayan ve uygulanması kolay bir çizelge hazırlanabilir. Bundan farklı olarak düzenli olarak yapılan fiziksel aktivite de stres hormonlarının azalmasına ve endorfinin artmasına yardımcı olur. Bu bağlamda günlük yarım saatlik bir yürüyüş bile faydalı olur. Yoğun zamanlarda kısa molalar verip kendimizi dünyadan soyutlamak zihnimizin toparlanmasına yardım eder. Özellike böyle durumlarda sosyal destek almak çokça önemlidir. Mesela sevdiğiniz insanlarla, ailenizle, arkadaşlarınızla vakit geçirmek stresi hafifletir. Fiziksel sağlıktan devam edecek olursak sağlıklı beslenme ve kaliteli uykunun çok önemli olduğunu akılda tutmak gerekir. Dengeli beslenmek vücudu ve zihni daha dayanıklı hâle getirirken sabit bir uyku düzeninin olması da hem kafa karışıklığını hem de kaygıyı önlemeye yardımcı olur. Bunun dışında hobilerimizle uğraşmak stresimizi önemli derecede azaltır. Bu uğraş, belli başlı durumlarda boy gösteren kaygıya pek engel olamasa da günlük olarak yüzleştiğimiz stresi azaltır. Ayrıca doğada, yeşil alanlarda bulunmanın da sakinleştirici etkileri vardır. Bize düşen bunca sıkıntı ve endişeye boyun eğmeyip elimizden geldiğince kendimizi dinleyip, denetim altına almaya çalışmaktır.
Daha en başından itibaren, bu şekilde içinde bulunduğumuz durumları tanır ve teker teker hepsini sabırlı bir şekilde ele alırsak, bu sorunların çözümüne ulaşmış ve hayat kalitemizi büyük ölçüde artırmış oluruz. Bizler zihnimizin tek bir bölümüne itaat etmek mecburiyetinde değiliz. Denge bir hayli önemlidir ve bu dengeyi sağlamak öncelikli olarak kendini tanımaktan sonra da hem dışarıdan gelecek her türlü yardıma hem de kendine açık olmaktan geçmektedir.