Güneş, İstanbul’un çatılarını yavaşça ısıtırken, caddelerde hayat canlanmaya başlamıştı. Tavşanlar sabah koşusuna çıkıyor, filler ağır adımlarla işlerine doğru ilerliyordu. Bu şehir, farklı hayvan türlerinin barış içinde yaşadığı, herkesin kendi yetenekleriyle topluma katkı sunduğu eşsiz bir yerdi. Şehrin sokakları, hayvanların enerjisiyle dolup taşıyor, çeşitliliğin güzelliğini her köşede görmek mümkün oluyordu.
Enes adındaki genç bir sincap, İstanbul Akademisi’nde öğrenim görüyordu. Okuluna olan sevgisi, yalnızca öğrenme fırsatlarından değil, aynı zamanda farklı türlerden gelen arkadaşlarıyla kurduğu bağlardan kaynaklanıyordu. Bugün Enes için çok önemli bir gündü. Sınıfında sunacağı “Farklılıklarla güzel şeyler yaratma” projesi, yalnızca ders notu almak için değil, aynı zamanda bir mesaj vermek için hazırlanmıştı. Enes, her zaman büyükannesinin sözlerini hatırlardı: Küçük bir ceviz en sonunda büyük bir orman yaratırdı. İşte bugün bu sözün anlamını tüm arkadaşlarına açıklamak istiyordu.
Okul, İstanbulun küçük bir hali idi. Uzun boyunlarıyla zürafalar, yüksek raflardan kitaplar indirirken, yer altı tünellerinde fareler laboratuvar deneyleri yapıyordu. Her türün ihtiyaçlarına uygun tasarlanmış alanlar, herkesin özelliklerini en iyi şekilde kullanmasını sağlıyordu. Enesin sınıfında bir ayı, bir kirpi, bir fare ve bir tilki bulunuyordu. İlk başlarda bu farklılıklar sorun gibi görünmüş olsa da, zamanla her biri diğerinin güçlü yönlerinden faydalanmayı öğrenmişti.
Sunum günü gelip çattığında Enes, tahtanın önüne geçti. Birkaç saniye durup sınıfa baktı. Bugün size farklılıkların ne kadar güçlü olduğunu anlatmak istiyorum, dedi .Hepimiz birbirimizden farklıyız ama bu bir zayıflık değil, tam tersine en büyük gücümüz Sınıf arkadaşlarının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Devekuşu en hızlı koşarken, ayımız en ağır yükleri kaldırabilir. Ben ise küçük ellerimle en ince ayrıntıları görebilirim. Eğer herkez yalnızca kendi yeteneklerine odaklansaydı, bu şehir bu kadar güzel bir yer olamazdı.
Sunum sona erdiğinde sınıfta bir alkış tufanı koptu. Öğretmen, Enes’in sözlerinden çok etkilenmişti. Hatta projenin yalnızca bir sınıfta kalmaması gerektiğini düşündü bu fikir okul müdürüne taşındı ve kısa sürede tüm İstanbul’da Birlikte Daha Güçlüyüz adlı çalışma yapıldı.
Festival günü Enes kendini Taksim de buldu. Onun küçücük fikri, büyük bir harekete dönüşmüştü. Taksim, rengârenk stantlarla dolmuştu. Ayılar güçlerini sergiliyor, zürafalar uzun boylarını. Herkes, kendi yeteneklerini kutlarken, diğer türlerin becerilerine hayran kalıyordu. Bu festival, İstanbul’u daha da yakınlaştırdı. Enes, bu anı izlerken büyükannesinin bir kez daha haklı olduğunu düşündü..Bu hikâye, zayıf yanımızı değil güçlü yanımızı sergilememiz gerketiğini bir kere daha hatırlattı