Riskli Parklar İçin Bir Savunma

Bir çocuk oyun parkı hayal ettiğimizde aklımıza genelde bir kubbeli bir yükseltisi, iki yer arasında bir köprü görevi gören bir bölgesi ve bir kaydırağı olan bir yapı düşünürüz. Aynı aşağıdaki gördüğünüz bu park gibi :

İlk bakışta renkli ve eğlenceli yerler gibi dursa da bu parklar bir sebeptendir ki çocuklar tarafından hiç tasarlanan amaçları için kullanılmıyorlar. Ne zaman çocuklar bu tür parklarda oynasalar kaydıraktan kaymak, salıncakta sallanmak veya birbirleriyle oynamak yerine parkın çatısına tırmanmayı veya kendilerini direklerden sallandırmayı tercih ediyorlar. Bunun nedenini hiç sorguladınız mı ?

Çocuklar kendilerine saygıyla davranılmasını sever ama aynı zamanda dünyayı kendi bakış açılarından keşfetmeye meraklıdırlar. Günümüzün çocuk parkları monoton olmanın yanı sıra bu iki durumu da karşılayamamaktadır. Çocuklar da doğal olarak kendilerine sunulan bu kısıtlı imkanları sonuna kadar kullanmaya çalışırken kendilerini tehlikeli pozisyonlara sokarlar. Gelin sizleri bu soruna karşı 1940’larda geliştirilmiş bir oyun parkı konseptiyle tanıştırayım : Çocuk değil, Macera parkları.

Macera parklarında renkli plastikten yapılmış kaydıraklar, sert beton zemini kaplamak için kullanılan kauçuk plakalar göremezsiniz. Burada çocukların oynaması için çekiçler, çiviler, tahta plakaları ve lastikler bulunur. Çocuklara bir nevi kendi oyun parklarını inşa etme olanağı tanınır. Bu tasarım konsepti 1945’te 2.Dünya Savaşı’nın bitimiyle ortaya çıkmıştır. Savaş sonrası şehirlerin tekrardan imar edilmesiyle görevlendirilmiş olan şehir tasarımcıları çocukların kendilerine sunulan parklarla oynamak yerine savaştan arta kalan inşaat malzemeleriyle oynamayı tercih ettiklerini görmüştür. Bu tasarım akımını dünyaya yaymış olan Marjory Allen konu hakkında bunu söylemiştir : “Çok tehlikeli aletlerle oynayabilirler, gerçekten tehlikeli riskler alabilir ve bunların üstesinden gelebilirler. Ve bu, kendilerine karşı muazzam bir özgüven duygusunu kazandırıyor. Bunu izlemesi gerçekten de oldukça etkileyici.”

Peki ya risk ? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Tüm bu tasarım öğelerinin ardındaki fikir, çocukların kendilerine olgun bir muamele ile yaklaşıldığında ciddi bir tepki vermeleridir. Eğer onlara işlevsel amacı olan riskli öğeler sunulursa, daha temkinli davranıp neyin tehlikeli olduğunu kestirmek adına daha fazla deney yaparlar. Ancak kendilerine aşırı güvenli, statik bir alan sunulursa genellikle tehlikeli arayışlara girerler. Çevrenin sağlayamadığı heyecanlar da daha yüksek yaralanmalara oranlarına neden olabilir. Bu düşüncenin arkası da boş değildir. Bu konuya dair yapılan tüm bilimsel çalışmalarda macera parklarındaki yaralanma oranlarının istatistiksel olarak daha az olduğunu gösteriyor.

Macera parkları çocuk parklarının sağlayamayacağı bir etken şartı yerine getiriyorlar: kontrollü risk. Macera parklarının tasarım felsefesinde risk ve tehlike aynı değillerdir. Diyelim uzun bir ağaca tırmanıyorsunuz, çürümüş dallar birer tehlikedir ancak ne kadar yükseğe tırmandığınız bir risktir. Kontrol edilebilir ve ölçülebilirdir. Çocuklar macera parklarında oynarken aslında bu ayrımı yapmayı öğretir, böylelikle de yetişkin hayatlarında risk muhakemesi yapma yetisi kazanmış olurlar. Bu tür bir ders de onların yumuşak plastikten yapılmış bir kalede öğrenebilecekleri her şeyden daha değerlidir.

(Visited 3 times, 1 visits today)