Organ nakli çoğumuza korkutucu gelebilir ki bu gayet normaldir çünkü bize ameliyat kelimesini çağrıştırır ve uzun süren önemli bir ameliyattır. Sonuçta bir vücudun organının alınıp başka bir vücuda takılması söz konusudur. Ancak bu ameliyatlar, insanların hayati işlevleri olan organlarını kaybetmeleri durumunda bir donörün (bağışçının) sağlıklı organının yerleştirilmesi, yani aslında kişinin hayatının kurtarılmasıdır. Organ nakli ikiye ayrılır: dış organ transplantı ve iç organ transplantı (organ nakline transplant da denir). İç organ transplantı, en çok bilinen ve uygulanan, başarı oranı diğerlerine göre çok daha yüksek olan transplant çeşididir. Karaciğer, böbrek ve kalp, en çok transplant edilen iç organlardır. İç organ transplantı, kalp gibi hayati risk taşıyan temel organlarda çetrefilli ve şans isteyen bir ameliyat gerektirebilir ancak karaciğer gibi başka bir vücuda alışması kolay olan organlarda ameliyat kısa ve kolay geçebilir. Organ nakli ameliyatları genellikle transplant edilecek organ üzerine uzmanlaşmış doktorlar tarafından yapılır çünkü aksi halde çok kötü sonuçlar doğabilir.
Donör konusuna gelecek olursak böbrek transplantı hariç (insanlarda 2 tane bulunur) iç organ naklinde, organını bağışlayan kişi öldükten sonra donör olur bu yüzden yoğun bakımda olan veya beyin ölümü gerçekleşmiş insanlar organ bağışı yapar. Bu tamamen gönüllülük esaslıdır, yani kendi hayatımızı riske atarak bir başkasına organ vermek, insanın kendi rızasıyla olur. Bu yüzden donörün ve alıcının ailelerinin ilişkileri çok önemlidir. Acil nakil ameliyatından sonra alıcının mutluluğu ve minnettarlığı, donör ailesi tarafından görülmeye değerdir. Aslında donörün ailesi çok yoğun duygulara girer ve beyninde felsefi yönden bir karmaşaya sebep olur. Bu yoğun duygulardan kurtulmanın bir yolu da alıcı ve ailesi ile vakit geçirmektir. Duygusal yönden yeterince bahsettiğime göre ikinci transplant türü olan uzuv transplantına geçebilirim.
Dış organ (uzuv) transplantı, kol veya bacağın bir vücuttan başka bir vücuda aktarılmasına denir. Bu ameliyat genellikle herhangi bir uzvu doğuştan olmayan bireylere bebeklik döneminde uygulanır çünkü yetişkinlerde sinir ve damarların bağlanması çok zor ve karmaşık olabilir. Bu ameliyat çok uygulanmaz, sebebi ise donörlerin alıcıyla aynı yaşta, aynı kiloda ve aynı boyda olması gerekliliğidir. Bu da donör bulmayı zorlaştırır. Ameliyatlar zordur, uzun sürer ve başarısız da geçebilir. Dış organ transplantı çok tercih edilen bir durum değildir. Bunun en önemli nedeni ise uzuv kaybında kullanılan daha kolay ve teknolojik bir yöntemin olmasıdır: protez.
Organı değiştirilmiş olan birey, hayatında bazı zorluklar yaşayabilir. İç organ transplantı yapıldıysa uzunca bir süre hastanede kalması gerekebilir ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalabilir. Dış organ transplantasyonu yapıldıysa yeni uzuv alçıya veya başka aparatlarla desteğe alınabilir ve ağrılı bir fizik tedavi sürecine ihtiyacı olabilir. Kısacası, organ transplantasyonu yapılan bir bireyin hayatı kısa vadede değişikliğe uğrayabilir.
Evet, değerli okurlar, bir bloğun daha sonuna geldim. Bu yazımda organ naklini, faydalarını, çeşitlerini ve alıcı-donör ilişkisini özetle anlatmaya çalıştım, umarım beğenmişsinizdir.