Ben, televizyon. Bir zamanlar evlerin başköşesinde taht kuran, sohbetlerin arasında gizlice yer alan, hatta ailelerin günlerini şekillendiren o kutu. 80’lerde Türkiye’nin evlerinde bambaşka bir yere sahiptim. O zamanlar sabırsızlıkla beklenirdim; siyah beyaz ekranımdan süzülen her görüntüye hayranlıkla bakılır, saatlerce başımdan ayrılmazdınız. Hele ki akşam yemekleri sonrası! Sofra kurulur, herkes benim etrafıma dizilirdi. Bazen haberlere kulak verirdiniz, bazen de ailecek bir programa kaptırırdınız kendinizi. Kelimenin tam anlamıyla evlere şenlik bir halim vardı bir zamanlar…
Peki ya şimdi? Artık o eski heyecan yok. Evlerin başköşesindeki yerim değişmedi belki, ama siz değiştiğiniz için yalnızım, yapayalnızım. Eskiden dört gözle beklediğiniz programlar, yıllar içinde kayboldu gitti. Bir kanaldan diğerine geçerken buluyorum sizi, ama hiçbir şey sizi mutlu etmiyor. 80’lerde tek bir kanal olduğu için bütün gün TRT’nin yayınlarıyla kendinizi tatmin ederdiniz. Hatta öyle ki çoğu orta yaşlı kesim hala söylerler belli saatlerde yayın yapıldığı için kapalı olduğum zaman benim yansımamda oyun oynadıklarını. Kanal yayını yokken bile! Şimdi ise yüzlerce kanal var; ama o kanalların hiçbirinde sizi tatmin edecek şeyi bulamıyorsunuz.
Belki de artık sizin için fazla yavaş kaldım. Ben hâlâ alışkanlıklarımı sürdürüyorum. Belirli saatlerde yayın yapar, sizi bekletirim. Ama siz sabırsızlaştınız. Şimdilerde her şey anında ulaşılabilir olmalı, değil mi? İnternet elimden izleyicilerimi çekip aldı. Canınız ne izlemek isterse, o an ekrana getirebiliyorsunuz. Filmleri mi seviyorsunuz? Tek tıkla hepsi önünüzde. Dizilere mi düşkünsünüz? Sezonlarca içerik bir arada, hem de benim gibi her hafta beklemek zorunda kalmadan!
Yine de bana kızgın değilsiniz, biliyorum. Ama biraz kırgınım. Çünkü o eski bağ artık yok. Hatırlar mısınız, çocuklar okuldan gelir gelmez beni açar, ellerine anneleri salça ekmek tutuşturur, çizgi filmlere dalarlardı. Akşamları TRT’nin nostaljik müzik programları ve aile dizileriyle evler şenlenirdi. Bayram sabahları erkenden kalkar, bayram özel programlarımı izlerdiniz. Hatta yayınını vermeyi en çok sevdiğim program “7’den 77’ye”idi. Çünkü her yaştan kesim onu izlemeden duramazdı. Ah ah o günler. Şimdi herkes bir köşede kendi ekranına bakıyor. Telefonlar, tabletler ve bilgisayarlar…
Ama yine de bazı zamanlar var ki, sizinle yeniden buluşuyoruz. Mesela büyük bir maç yayını sırasında ya da tüm ailenin bir araya geldiği yılbaşı gecelerinde. Bazen hala hatırlıyorum, sırf sadece bir dünya kupası maçı için binbir türlü çilelerin çekildiğini, verdiğim yayınlardaki şeylerin sizi de göreceğine inandığınızı. Kalabalık, kahkahalar, bir arada olmanın verdiği sıcaklık… Siz belki fark etmiyorsunuz ama o anlarda ben yine eskisi gibi sizinle oluyorum.
Dünya değişiyor, alışkanlıklarınız da öyle. Artık ben eskisi kadar ilginizi çekmiyorum, kabul. Ama biliyorum ki, bazen özlem duyuyorsunuz o eski günlere. Belki de sadece alışkanlıklarınızı değiştirdiniz. Yine de beni tamamen unutmayın olur mu? Çünkü ben, televizyon, sizinle büyüdüm. Ve ne olursa olsun, bu evin bir parçası olmaya devam edeceğim. Belki arada bir başımı çevirip baktığınızda, o eski günleri hatırlarsınız. Kim bilir, belki bir gün o eski sıcaklığa yeniden döneriz.