1945 yılının Ağustos ayıydı. Binlerce hatta on binlerce asker, Avrupayı Almanlardan kurtarma umuduyla ” Ölüm Kafası ” adını verdikleri Almanlar tarafından çok sıkı bir şekilde korunan bir bölgeye operasyon düzenliyorlardı. Bu operasyon başarısız olursa Avrupa Almanların eline geçecekti ve Almanların ideali olan bütün dünyayı ele geçirme çok daha kolay olacaktı. O gün sahile doğru giden yüzlerce uçaktan bir tanesi benim komutam altındaydı. Sisin içinde ilerliyorduk. Sahile yaklaşık 50 kilometre kala Alman Ho229’ları tarafından saldırıya uğradık. Bizi korumak için bize eşlik eden avcı grubumuz çoğu Alman uçaklarını düşürdü ve yolumuzu açtık. Uçağımız ağır hasar almıştı. Uçağın arka depolama bölümüne yüklü olan bütün yükleri uçaktan dışarı atmak zorunda kalmıştık yoksa uçağımız okyanusa gömülecekti. Operasyonumuzun başarılı olduğu hayallere dalmışken gerçek problemleri yaşamam bir oldu. Sahildeki hava savunma silahlarının menziline girmiştik. Yakıt tanklarından hasar alan uçağımız yanarak sahile düşmeye başladı. Kokpitten dışarı baktığımda onlarca uçağında bizim gibi gökyüzünü delen bir meteor gibi düştüğünü fark ettim. Dehşete ve paniğe kapılmıştım. Birliğimdeki askerler bildikleri tüm duaları okumaya başlamıştı. Çoğu asker uçağın düşmesinden ötürü etrafa savrulup ağır yaralar alıyordu. Fakat bundan daha korkunç bir şey gözüme takıldı. Bir Alman Ho229’u ateş ederek düşen uçağımıza geliyordu. Aceleyle uçağın taretlerinden birine geçip Alman uçağına sıkabildiğim kadar mermi sıkıyordum. Uçağın pilotu vurulmuştu ama bize doğru tam karşımızdan geliyordu. Askerlerime vücutlarının önemli bölgelerini korumaları için uyardım. Uçağın sesi gittikçe artıyordu. O parçalanmış motorundan gelen ses gittikçe kulağımı rahatsız etmeye başlıyordu derken uçağımıza çarpı. Uçağımız suya düşene kadar baygın kalmışım. Gözümü açtığım anda kendimi cehennem gibi bir yerde zannettim. Çıkarma yapılacak sahilin 500 metrelik kısmı uçak enkazlarıyla dolmuştu. Almanlar suda gördükleri hareket eden her şeye ateş açıyorlardı. Uçak enkazları içinden ilerleyerek Alman sığınaklarına ulaştım. Elime aldığım ilk bomba ile makinalı tüfek mekanizmalarını bozdum. Bu sayede piyade birliklerinin yolunu açtım. Onlarla birlikte ilerlerken Almanların yeni geliştirdiği devasa yapay robotları gördük. Elimizdeki bütün mermileri ateşlemeye başladık. Fakat Almanlar bulunduğumuz sığınağın içine bayıltıcı gazlar salmışlardı. Bütün birlik bir kaç dakika içinde etkisiz hale geldi. Bize yardıma gelmek isteyen diğer destek askerleri Almanların destek kuvveti tarafından pusuya düşürülmüş ve geri çekilmek zorunda bırakılmışlardı. Almanların esir askerlere nasıl davrandıklarını bildiğimiz için kendi birliğimden gelen 5 asker ile birlikte kaçma girişiminde bulunduk. Beklenmedik bir patlama nedeniyle beynimin sol lobuna öldürücü etkisi olmayan bir şarapnel parçası girmişti. 2 hafta sonra gözlerimi beni evine alan doktor ve kızının yanında açtım. Fakat gözlerim dışında hiçbir yerimi kontrol edemiyordum. Felç geçirmiştim. Yaklaşık 1 yıl sonra televizyondaki haberlere bakarken, Almanların Amerika’ya 42 adet atom bombası atarak savaşı kazandığının haberini gördüm. Amerika kıtası dünya üzerinden tamamen silinmişti. Verilen onca ölümlerin sonucunda başarısız olmuştuk…
KAYBETTİK
(Visited 1 times, 1 visits today)