Sabah erkenden uyandım. O gün bir okul günüydü, hem de pazartesi! En sevmediğim gün… Oflaya puflaya dolabıma doğru yavaş yavaş yürüdüm. Saate bir baktım ve geç kalmaya başladığımı fark ettim. Bu yüzden hızlıca giyinmeye başladım. Ardından banyoya gidip dişlerimi fırçaladım ve kahvaltı masasına oturdum.
Annem, benim için en sevdiğim kahvaltıyı hazırlamıştı. Çünkü pazartesi günlerinden ne kadar nefret ettiğimi biliyordu ve beni mutlu etmek için böyle bir şey yapmıştı. Bu küçük jest beni gerçekten neşelendirdi. Kahvaltımı bitirdikten sonra ajandama baktım ve bugün okuldan sonra kütüphaneye gitmem gerektiğini hatırladım.
Okula gittim, her zamanki gibi çok sıkıcıydı. Zaman bir türlü geçmek bilmedi. Okuldan dönerken kütüphaneye uğradım. Her zamanki gibi fantastik kitaplar bölümüne doğru yöneldim. Ama bir kitap dikkatimi çekti. Kitabın adı Poppy idi ve içinde korku, fantastik ve macera ögeleri vardı, en sevdiğim türler.
Eve döndüğümde kitabı okumaya başladım. Sayfalar arasında kaybolmuştum. Derken bir anda kitabın sayfaları kendi kendine hızlıca dönmeye başladı. O sırada ışıklar yanıp söndü ve odayı bir duman kapladı. Gözlerime inanamadım, çünkü dumanın içinden Poppy çıktı! İlk başta çok korktum ama bu tür kitapları çok okuduğum için durum bana kısa sürede normalleşmeye başladı.
Poppy bir süre sonra benimle yaşamaya başladı. Onu aileme ve arkadaşlarıma tanıttım. Herkes çok şaşırmıştı! Poppy çok meraklıydı ve her şeye ilgi duyuyordu. Günler geçtikçe Poppy, hayatımın bir parçası haline geldi. Artık onsuz bir hayat düşünemiyorum. Onu gerçekten çok seviyorum.