Cem, on iki yaşında sıradan bir çocuktu. Her sabah olduğu gibi o gün de okula gitmek için erkenden kalktı. Kahvaltısını yapıp çantasını hazırlarken, dün kütüphaneden aldığı eski kitabı fark etti. “Kayıp Diyarların Sırrı” adlı bu kitap, tozlu rafların arasında gizlenmiş gibiydi.
Merakla kitabı açtı ve sayfaları karıştırmaya başladı. Aniden, sayfalardan parlak bir ışık yayıldı. Cem gözlerini kırpıştırarak baktığında, karşısında renkli kıyafetler içinde, uzun sakallı, tuhaf görünümlü bir adam belirdi.
“Merhaba genç dostum!” dedi adam neşeyle. “Ben Bilge Zaman, Kayıp Diyarlar’ın muhafızıyım. Senin yardımına ihtiyacım var!”
Cem şaşkınlıkla, “Bu… bu gerçek mi?” diye kekeledi. Gördükleri karşısında donakalmış bir vaziyetteydi.
Bilge Zaman gülümsedi. “Elbette gerçek! Kitabın sihri seni seçti. Kayıp Diyarlar tehlikede ve sadece sen onları kurtarabilirsin!”
Cem heyecanla, “Nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu, okulu unutmuştu bile. Ancak biri onu görecek diye ödü kopuyordu.
“Kayıp Diyarlar’ın Kristal Anahtarı’nı bulmalıyız,” dedi Bilge Zaman. “Ancak bu anahtarla diyarların kapılarını açıp, kötü büyücü Karanlık Gölge’yi durdurabiliriz.”
Bilge Zaman, Cem’in elini tuttu ve birlikte kitabın içine adım attılar. Kendilerini rengarenk bir ormanın ortasında buldular. Ağaçlar konuşuyor, çiçekler şarkı söylüyordu.
“İlk durağımız Fısıldayan Orman,” dedi Bilge Zaman. “Kristal Anahtar’ın bir parçası burada gizli.”
Cem ve Bilge Zaman, ormanın derinliklerine doğru ilerlediler. Yolda konuşan hayvanlarla karşılaştılar, sihirli nehirlerden geçtiler. Sonunda, devasa bir ağacın önüne geldiler.
Ağaç, derin bir sesle konuştu: “Kristal Anahtar’ın parçasını almak istiyorsanız, bir bilmeceyi çözmelisiniz.”
Cem heyecanla öne atıldı. “Hazırım!”
Ağaç sordu: “Her şeyi yer ama doymaz, her şeyi içer ama susamaz. Nedir bu?”
Cem düşündü ve birden cevabı buldu: “Ateş!”
Ağaç memnuniyetle dallarını salladı ve bir yaprak düşürdü. Yaprak havada süzülürken kristalleşti.
“İşte Kristal Anahtar’ın ilk parçası!” diye bağırdı Bilge Zaman.
Tam o sırada, karanlık bir gölge üzerlerine düştü. Karanlık Gölge onlara yetişmişti!
“Çabuk Cem, kitaba geri dönmeliyiz!” diye seslendi Bilge Zaman.
Koşarak kitaba doğru ilerlediler ve tam zamanında içine atladılar. Cem gözlerini açtığında, odasındaydı. Elinde kristal yaprak parıldıyordu.
Bilge Zaman gülümsedi. “Bu daha başlangıç, genç kahraman. Yarın yeni bir macera bizi bekliyor!”
Cem, yaşadığı olağanüstü deneyimin etkisiyle, heyecan içinde okula koştu. Artık sıradan bir çocuk değildi; o, Kayıp Diyarlar’ın umuduydu ve önünde inanılmaz maceralar onu bekliyordu.