Bir öğrenci olarak 1928 yılında Türkiye’de gerçekleşen alfabe değişikliği sürecini yaşadığımı hayal ettiğimde, bu dönemde hem olumlu hem de olumsuz birçok durumla karşılaşabileceğimi düşünüyorum. Alfabe değişikliği, Latin alfabesine geçişin yanı sıra, toplumun modernleşme yolundaki en önemli adımlarından biri olarak hafızalarda kalmıştır. Ancak her büyük değişimde olduğu gibi, bunun da hem avantajları hem de zorlukları olacağı kesin.
Öncelikle, bu değişikliğin getirdiği olumlu yanlardan bahsetmek gerekirse, yeni alfabenin öğrenilmesinin kolaylığı önemli bir avantaj olarak ortaya çıkıyor. Osmanlı alfabesi Arap harfleri esas alınarak hazırlanmıştı ve bu harfler yazım ve okuma açısından zorluklar yaratıyordu. Latin alfabesi ise Türkçenin yapısına daha uygun ve öğrenmesi daha kolay bir sistem sunuyordu.
Özellikle genç bir öğrenci olarak, yeni alfabeyi öğrenmenin önceki sistemden daha hızlı olacağını bilmek sevindirici olurdu. Bu kolaylık sayesinde eğitim süreci hızlanabilir, okuma-yazma becerilerim gelişebilirdi. Ayrıca yeni alfabe ile modernleşme adına atılan bu adımla birlikte dünya ile daha yakın bir iletişim kurma fırsatı elde etmek, farklı kültürlerle bağ kurma açısından da önemli olurdu.
Öte yandan, alfabe değişikliğinin getirdiği zorlukları da göz ardı etmemek gerekir. İlk olarak, alışılmış eski sistemi bırakıp tamamen yeni bir yazı biçimini öğrenmek, belirli bir yaştan sonra oldukça zor olabilir. Eğitim hayatımın önemli bir kısmını Osmanlı alfabesini öğrenmeye adadıysam, bir anda her şeyi unutarak yeni bir alfabe öğrenmek zaman ve çaba gerektirirdi. Öğrenme sürecindeki bu zorluklar, dersleri anlamamda ve yeni bilgiler edinmemde zorlanmama sebep olurdu.Ayrıca bu zorluk başarısızlık kaygısı yaşamama yol açabilirdi. Y Yaşlı ya da eğitime erişimi sınırlı olan kişiler için bu değişim çok daha büyük bir problem teşkil etmiş olabilir. Aile büyüklerimle veya eski yazı bilen insanlarla aramdaki bilgi alışverişi sınırlanabilir, bu da kültürel kopukluklara sebep olabilirdi. Özellikle eski yazılı metinlerin, edebi eserlerin veya tarihsel belgelerin okunamaz hale gelmesi, kültürel mirasın bir kısmının kaybolma riskini doğurabilirdi. Bu durum, bir öğrenci olarak beni endişelendirebilirdi.
Sonuç olarak, alfabe değişikliği sürecinde bir öğrenci olmanın hem büyük bir heyecanı hem de kaygıyı beraberinde getireceği apaçık ortada. Eğitim sisteminin daha kolay hale gelmesi ve modernleşmenin getirdiği avantajlar umut verici olsa da, öğrenme sürecinde yaşanacak zorluklar ve kültürel kopukluk endişesi, bu dönemin karmaşık duygularla yaşanmasına sebep olurdu. Bu süreç, ilerleyen yıllarda toplumun modernleşmesi açısından önemli bir adım olsa da, geçiş döneminde yaşanan duygusal ve eğitsel zorluklar yaşanabilirdi.