Kerem, sabah güneşinin odasına sızan ışıkları arasında uyanmıştı. Dışarıda hafif bir rüzgar esiyor, kuşlar cıvıldıyordu. Sabah rutinine devam ederken, dün akşam kütüphaneden aldığı eski kitabı masasında fark etti. Kitabın sayfaları, eski ve sararmıştı; kapak ise neredeyse tamamen silinmişti. Ne hakkında olduğunu hatırlamıyordu, ama bir şekilde dikkatini çekmişti.
Kerem, kitabı eline alıp sayfalarını karıştırmaya başladı. Birkaç satır okuduktan sonra, kitapta bir şeyler tuhaf olmaya başladı. Sayfalar arasında sanki bir hareket vardı. Bir an için gözleri, sayfanın ortasında beliren hafif ışığa takıldı. Gözlerini ovuşturdu, ama ışık devam ediyordu. Ne olduğunu anlayamadan, ışık birden büyüdü ve bir figür, kitabın sayfalarından sıyrılarak masanın üzerine düştü.
Kerem, korku ve merak arasında donakaldı. Karşısında, toprak rengi giysiler içinde, kısa boylu bir adam duruyordu. Adam, elindeki kocaman asa ile dikkatle Kerem’e bakıyordu.
“Ben, Gandalf,” dedi adam, “Zamanın bir parçasıyım. Kitaptan geliyorum. Seninle konuşmaya geldim.”
Kerem, ağzı açık bir şekilde sadece bakabildi. “Kitaptan mı? Nasıl yani?”
Zorlan gülümsedi. “Her kitabın içinde bir kapı vardır. Bazen, birisi o kapıyı açar. Ve işte, sen o kişisin.”
Kerem, elleri titreyerek kitabı tekrar açtı. Kitap, artık sadece bir kitap değildi; adeta ona bir yolculuk teklif ediyordu. Gandalf ’ın sözleriyle, kitaptaki dünyaya adım atmak zorundaydı. “Hadi, seni bekleyen bir görev var,” dedi Zorlan. “Bu, sıradan bir hayat değil. Gerçek macera burada başlıyor.”
Kerem derin bir nefes aldı. Gerçekten de hayatı sıradan değildi; şimdi, kitaplardan fırlayan bir karakterle karşılaşmıştı. Korkarak da olsa, Gandalf ’ı takip etmeye karar verdi. Ve o an, Kerem artık evinde bıkkın bıkkın oturmayacağını anlamıştı.
Gandalf Kerem’e görevin detaylarını anlatmamıştı ama onu eski, metalleri sararmış, tahtaları çürüyen bir yere getirmişti.
“Kerem buradan istediğin kılıcı, zırhı, ekipmanı kuşan. Seninle ejderha kesmeye gidiyoruz!” dedi.
Kerem heyecan ve mutlulukla “Bende hayatım boyunca bu anı beklemiştim” dedi.
Kerem istediği eşyaları topladı ve üstüne kuşandı. Kerem artık hayallerinde kurduğu gibi şövalye olmuştu.
Gandalf sordu ” Neye bineğin ne olsun?”
Kerem emin bir sesle “Beyaz bir at olsun.” dedi.
Kerem’in ağızından kelimeler çıkar çıkmaz önünde beyaz bir at beliri verdi. Kerem atın üstüne atladı ve Gandalfı takip etmeye başladı. Bir süre sonra uzaklardan o korkunç kükremeleri duymaya başladı. Kükremelere yaklaştıkça Kerem daha da heyecanlanıyordu. Sonunda o an gelmişti Kerem ejderhayla karşı karşıyaydı. Kerem kendinden emin bir şekilde ejderhaya zıpladı ve onu tek bir kılıç darbesiyle yere serdi.
Gandalf “Artık zamanımız geldi Carlos” dedi.
Kerem ” Carlos da kim?” diye sordu.
Gandalf ” Zamanla anlayacaksın.” dedi