Yazı bir milleti ayakta tutan etkendir. O milleti kültürünü kayda alır, bilimi ve edebiyatını geliştirir. Çünkü Sümerler yazıyı icat ettiğinden beri taşa gerek saatlerce, gerek günlerce o yazıları çakmak pahasına da olsa yazıyı asla bırakmamışlardır. Böylece tarihin en büyük devrimleri ele alınmış, savaşlar tarihe geçmiştir. Zamanla hayatımızın büyük bir bölümüne yerleşen yazı ile tekniklerde değişmiştir. Kocaman taşlara kazınan tarih önce parşömene sonrasında küçük kağıtlara aktarılmış. Bu yüzden şu anda tarih kitaplarını kağıdına kadar yazının icadına borçluyuz.
Yazının kolay anlaşılabilmesi eğitim oranını artıracaktır. Bu da kolay bir dilden geçer. Alfabe dile uygun, basit olmalıdır. Başöğretmen Atatürk de zamanında tam olarak bunu amaçlıyor. Türkiye’nin yükseleceği konumu ön görmüş, buna yönelik çalışmalarına küçük bir adımla başlamıştır. Dilimize uygun harfler kullanarak okuma yazma oranını arttırmayı, belki de sonucunda bilginler ve yazarlar yetiştirmeyi hedeflemiştir.
Sene 1928 Türklerin dönüm noktalarından bir tanesi. Alfabemizin Arap harflerinden Latin harflerine geçişinin yapıldığı gün, evrenselleşmeye adım atıldığı gün. Harf devrimi. Bu devrim uzun vadede ülkemize yarardan başka bir şey sağlamadığını biliyoruz. Peki ilk kez bu kadar büyük ölçekli bir değişimle karşı karşıya kalan millet, bu yeni kurala nasıl tepki verdiler? bence tepkiler yaşlara göre yorumlanmalıdır. İlk öğretimde okuyan bir öğrencinin gözlerinden bakalım, bu yeni kuraldan çok etkilenmeyebilir. Dil(yazı) eğitimini tamamlamamış bir çocuk öğrendiği her şeyi silip baştan bir temel yazmakta çetin sıkıntılara karşılaşmayabilir. Halbuki ilk öğretimini bitirmiş bir birey öğrendiği ve öğreneceği her şeyi bırakıp dil eğitimini baştan almak zorunda kalabilir ve derslerinde bir kaç geriliğe sebebiyet verebilir. Mezun bir insansa üzerine çalıştığı konuyu zaten biliyordur. Yıkıcı bir değişimle karşılaşmaz. Yaşlılar bundan en çok etkilenen kesim olmuş olabilir bence okudukları gazeteler de, gündemler de bir anda ezber bozan bir dille karşılaşacaklardır. Yaşları gereği yeni harfler öğrenmek zorlayıcı olabilir.
Harf değişikliğinin halkın çoğu kesiminde kargaşaya yol açacağı biliniyordu. Bu doğrultuda 1929’da Millet Mektepleri kuruldu. Bu mekteplerde öğrencilerin yeni harfleri öğrenme imkanı olduğu kadar halkın bütün kesimlerine yani olanaklar sağlanmıştı. Ülkedeki kargaşa böylelikle azalmıştı. Aynı zamanda yeni harflere ilaveten okuma yazma eğitimi verilecekti. Milletin eğitimsiz kesimi için mükemmel bir fırsat yaratmıştır. Böylelikle ülkedeki eğitimli kişilerin sayısı artmıştı. Kültürüne daha bağlı bireyler yetişmeye başlamıştı. Sonucunda milletimiz yazıyı her türlü yokuşa karşı gelerek kabul etmiştir.