Gizemli Altından Kapı

Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi kapı onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Bir pazartesi sabahıydı, Öykü okula giderken her hafta geçtiği ormanların ortasındaki köprüden geçiyordu. Normalde , Öykü kapıya yaklaşmayı aklından bile geçirmezdi ama yeni başladığı kitaptan çok etkilenip kitaptaki kahraman gibi merakına yenik düştü ve kapıyı incelemeye başladı. Kapının üstünde bir şeyler yazıyordu ama Türkçe değildi. Öykü okumaya çalıştıkça yazılar sanki daha karmaşıklaşıyor, başını döndürüyordu. Bir anda kapının üstündeki yazılar parlamaya başladı. Öykü geri çekildi ve kapı açıldı. İçerideki parlak ışık yüzünden kapının arkasını göremiyordu. Kapının ardından bir tilki çıktı. Bu bildiğimiz tilkilerden değildi. İki ayağının üstünde yürüyordu. Tilki Öykü’ye yaklaştı, sanki bir şey arıyor gibiydi. Sonra konuştu “Merhaba Öykü. Biz de tam seni bekliyorduk!” Öykü donakaldı. Ne demek onu bekliyorlardı? Onu nerden tanıyorlardı ki? Öykü bu soruları kendine sorarak cevap alamayacağını anladı ve tilkiye sordu “Beni nereden tanıyorsunuz?Biz derken kimden bahsediyorsunuz?” Tilki güldü ve cevap verdi “Biz geleceğin temsilcileriyiz. İnsanları doğru yola sokmak için varız ve sen, bizden biri olmak için seçildin.” Öykü durumu biraz  daha anlamış olsa da hala kafası karışıktı. Aklındaki en önemli soru ise, önündeki kapının nereye çıkacağıydı. “Arkandaki kapı nereye çıkıyor peki?” Tilki cevapladı “İşte onu, zamanla öğreneceksin. Her tarafını keşfedeceksin ve gerektiği zaman da biz sana yardımcı olacağız. Endişelenmeye gerek yok, eğer bizimle gelip kaderini yaşamak yerine ailenle hayatına dönmek istersen benimle bu kapıdan geçmene gerek yok. Seçim tamamen senin. Ama sana bir hatırlatma, eğer bizimle gelmeyi seçersen ailenin hafızasından tamamen silinecesin. Ailen de senin hafızandan silinecek. Eğer bunu kabul ediyorsan, benimle birlikte kapıdan geçebilirsin. Acele etme. Sana biraz zaman vereceğim ve hazır olduğunda kapıyı üç kez tıklatırsan seni kapıdan geçirmeye geliriz. Dört kez tıklatırsan da bu senin ailenle kalmayı tercih ettiğini söyler bize. Umarım doğru seçimi yaparsın Öykü. Son bir uyarı: Etrafındaki herkesin zamanı durmuş halde yani tercihinde kimse etkili olamaz. Sana şimdi biraz düşünmen için zaman veriyorum. Görüşmek dileğiyle Öykü!” Öykü kaskatı kesilmişti. Elleri titriyor, nefes almakta güçlük çekiyordu. Bir karar vermesi gerektiğinin farkındaydı ama bu karar hayatını değiştirecekti. Teker teker iyi ve kötü yanlarını düşündü. Bir saat sonra kararını verdi. Tilkiyle gidecekti. Ailesi zaten ona karşı bir sevgi göstermiyor, okulda çok zorlanıyordu. Kapıya elini götürdü ve üç kez tıklattı. Kapı tekrar açıldı ve bu sefer içeriden bir sincap çıktı. Sincap bir kravat takmıştı ve elindeki kahve fincanından ağır bir fındık kokusu geliyordu. Sincap konuşmaya başladı “Merhaba Öykü, kararını verdiğini duyduk. Bizimle olmandan ne kadar mutlu olduğumuzu anlatmaya kelimeler yetmez! Umarım bizimle geçireceğin zaman boyunca mutlu olursun ve unutma ki eğer bir sıkıntı çekersen birazdan göstereceğim Akrep Sarayı’na gelebilirsin. Orda sana yardımcı olacağız. Senin de saray da kendine ait bir odan olacak. Sarayın sana ait kısımlarını sayıyorum: Banyo, yatak odası, mutfak, acil durum odası, sığınak, oturma odası, ofis, giyinme odası. Bir sorun yoksa içeri girelim.” Öykü kafasını salladı ve içeri girdi. Kalbi çok hızlı atıyordu ve korkudan titriyordu. İçeri girdiğinde, yemyeşil huzurlu bir atmosfer karşılamış onu. Sincap yanına tatlı bir arabayla gelmiş ve Öykü hemen arabaya bindi. Sarayın otoparkına vardılar. Bembeyaz merdivenleri çıkıp içeri girince karşılarında hafıza odasını gördüler. Sincap öyküyü sedyeye oturtup başının üstüne bir makine bağladı. Makine çalışmaya başladı ve ailesi ile olan anılarının hepsini temizledi. Öykü artık buraya aitti. Sincap öyküyü kaldırıp odasına götürdü ve Öykü hemen uyuyakaldı.

(Visited 2 times, 1 visits today)