Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Pınar, okula gitmek için evden çıktığında, alışık olduğu dar sokakta bir şeylerin değiştiğini fark etti. Yolun sonunda, ağaçların arasında parıldayan bir kapı görünüyordu. Altın sarısı rengindeki bu kapı, sanki Pınar’ı bekliyormuş gibi parlıyordu. Daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Pınar, bir an durakladı. “Bu kapı ne? Buraya hiç böyle bir şey yapılmamıştı.” diye düşündü. Merak içinde adım adım yaklaştı ve kapıyı inceledi. Kapı, eski bir tahta gibi görünüyordu ama parlıyor, sanki her bir tahtasında bir sır saklıyordu. İçeri girmek için elini kapıya uzattı. O anda kapı yavaşça açıldı, bir ses duyuldu: “Hoş geldin, Pınar!” Pınar şaşkınlıkla etrafına bakındı. Kapının diğer tarafı, hiç görmediği bir dünyaya açılıyordu. Burada dev çiçekler, rengarenk kuşlar uçuyor, yerde pırıltılı taşlar parlıyordu. Her şey çok güzeldi ve Pınar’ın kalbi heyecanla atıyordu. “Burası neresi? Neden buradayım?” diye mırıldandı. Ama daha fazla düşünmeye fırsat bile bulamadan, önünde bembeyaz bir tavşan belirdi. “Benimle gel, Pınar!” dedi tavşan, gülümseyerek. “Bu dünyada keşfedecek çok şey var! Ama merak etme, her zaman geri dönebilirsin.” Pınar, tavşanın teklifine bir an bile düşünmeden evet dedi. Tavşan ona rehberlik etti ve Pınar, sihirli ormanda maceralar yaşamaya başladı. Ancak aklında tek bir şey vardı: Okula gitmek için zaman kaybetmemek. “Her şey çok güzel ama ne kadar vakit kaldı?” diye sordu tavşana. Tavşan gülerek “Endişelenme! Zaman buradaki gibi farklı işler. Eğlen ve keşfet ama okulun için de geri dönebilirsin.” dedi. Pınar, tavşanın peşinden giderek bu yeni dünyada ne kadar eğlenceli şeyler keşfettiğini fark etti. Ama bir süre sonra okul çantasının omuzlarında hafifçe ağırlaştığını hissedince geri dönme zamanı geldiğini anladı. Ne de olsa her yeni macera bittiğinde bir başka macera başlardı.
Büyülü Ormanın Kapısında
(Visited 4 times, 1 visits today)