Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka bir dünyaya davet ediyordu. İçeriye kafasını soktu ve bir de ne görsün! Hiçbir şey… Tamamen boşluktu ama boşluk gibi de durmuyordu çünkü en ufak bir şey yoktu.
Fakat tam o esnada bir adam geldi ve onu itti. Kapıyı kapattı ve kapı ortadan kayboldu. Aşağı son hızla ilerliyordu. Bir kaç dakika sonra yere düştü. Pek bir şey hissetmedi. Etrafına baktı. Her yerde farklı oyunlar vardı. Hepsi devasaydı. Galiba dünyadaki tüm oyunların merkezine gelmişti. Aradı, aradı ve ilerde büyük bir mekan vardı. Burada dünyadaki popüler olan tüm oyunlar vardı ve özel bir yerdi. Minecraft, Roblox, Fortnite… Fakat sonsuza kadar burada duramazdı. Bir çıkış yolu bulmalıydı. İlerledi, devam etti ama hiçbir şey bulamadı. Düşündü… Madem yukarıdan geldi, yukarıdan çıkmalıydı. Etrafta duran oyunların üzerinden zıplayarak yukarı doğru gitmeye çalıştı. Devam etti ve ileride bir kapı gördü. Evettt, işte oradaki altın kapıydı! Heyecanla ilerledi, tırmandı ve sonunda kapıya ulaştı. Kapıyı açmaya çalıştı fakat açtığında diğer tarafta kendisini gördü. Öylece şaşırıp kaldı, ne yapacağını bilemiyordu. Sonra girmeyi denedi ve arkasını döndüğünde kendisini 2 ye katladığını ve 4 tane olduğunu gördü. Böyle işe yaramayacaktı. Sonra “gerçek dünya” adlı bir oyun gördü ve kendisi vardı logosunda. Yanına gitti dokundu ve bir anda etrafı ışık sardı. Gözünü tekrar açtığında okula döndüğünü gördü, rahatladı.