Nehir o sabah çok zor uyandı. Rüyasında bir anime şehri görmüştü. Orası o kadar güzeldi ki Nehir orada yaşamak istemişti. Ama alarm radyosunda Erik Dalı türküsü çalmaya başlayınca Nehir uyanmak zorunda kaldı. Annesi onu çok kalın giydirmişti çünkü hava çok soğuktu.
Nehir, sıradan bir gün olacağını düşündü ama o gün öyle değildi. Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Nehir çok şaşırmıştı. Kapıya bakarken gözleri kamaşıyordu. Yanından geçenler ise kapıyı görmüyordu.
Hızla eve döndü, suyun, yemeğin, acil yardım kitini ve bir el fenerini alıp çantasına koydu. Koşarak altın kapıya geri döndü. Kapıdan içeri girdi. İçeriye girer girmez kapı toz halinde kayboldu.
Yukarıya bakınca gördüğü şehir tıpkı rüyasındaki anime şehrine benziyordu. Sonra bir camdan asansör gördü. Nehir asansöre bindi. Düğmeler 41. kata kadar vardı. Nehir 41. kata geldi ve şehre ulaştı. Her yerde binalar vardı. Sonunda Nehir, taşınabileceği bir binaya yerleşti.