Bir gün uyandığımda, dünyada her şey değişmişti. Sokakta yürürken, köşede duran bir kedinin yanındaki köpekle sohbet ettiğini duydum! Önce rüya gördüğümü sandım, ama hayır, her şey gerçekti. Kedi, “Sabah toplantısına geç kalıyoruz, hadi acele et!” diye bağırıyordu. Evet, kediler ve köpekler bile toplantılara katılıyordu artık.
Okula giderken yolda bir güvercinle karşılaştım. Kanadında küçük bir çanta vardı ve bana, “Merhaba, bugün biyoloji dersimiz var, bitkilerin dilini öğreneceğiz!” dedi. Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açıldı. Güvercinle yan yana yürüyerek okula gittik. Kapıdan girerken bahçede iki at tartışıyordu. Biri matematik sınavından şikayet ediyor, diğeri ise daha çok çalışması gerektiğini söylüyordu.
Sınıfa girdiğimde daha da şaşırdım. Öğretmenimiz bir baykuştu ve mantığın, sabrın önemini anlatıyordu. Yanımda oturan sincap hızla matematik problemleri çözüyor, karşımdaki tavşan ise elinde defteriyle dikkatle not alıyordu. Derste herkes o kadar odaklanmıştı ki, hayvanların insanlar kadar zeki olduğunu düşündüm.
O günden sonra, hayvanların da bizim gibi bir dünyaları olduğunu anladım. Konuşabiliyor, birlikte çalışıyor, öğreniyor ve hayaller kuruyorlardı. Artık parka gittiğimde kuşlara selam veriyor, sokakta gördüğüm kedi ve köpeklerle sohbet ediyordum. Dünyanın bu kadar güzel bir yer olabileceğini hiç hayal etmemiştim!