Küçük bir kasabada yaşayan Mike, bahçede oturmuş, ağaçtaki kuşlara bakıyordu. Sesleri o kadar gür çıkıyordu ki kuşların seslerinden başka bir şey duyamıyordu. O esnada içinde bir his belirmişti. Eski bir yazarın, yıllar önce kaybolduğu söylenen bir romanı vardı. Herkes yazarın bu romanı neden tamamlayamadığını merak ediyordu. Mike, bu gizemi çözmek için kütüphaneye gitmeye karar verdi. Orada dolaşırken, kapağı çok eski bir kitap dikkatini çekti. “Bazen en derin sırlar, karanlıkta gizlenir.”
Kitabın ismi, Mike’i biraz ürpertti. Hemen o kitabı aldı ve evine döndü. Eve gelince yazarı araştırmaya başladı. Yazarın kaybolduğu gün yazdığı son cümleler kafasında dönmeye başlamıştı. O cümlelerin ardında yatan sırrı çözmeye kararlıydı.
Ertesi gün, kasabanın kenarındaki terkedilmiş eve gitmeye karar verdi. Söylentiler, bu evin yazarın ilham kaynağı olduğunu söylüyordu. Kapıyı açtığında içerisi tozlu ve karanlıktı. Mike heyecanla odaları dolaşmaya başladı. Duvarlarda asılı olan eski resimlerde yazar sanki ona bakıyordu.
Yerde bir sürü kağıt buldu. Kağıtların arasında yazarın yarım kalmış romanına dair notlar vardı. Mike bir cümleyi okudu. Cümle şöyle diyordu: “Gerçekten de en derin sırlar karanlıkta gizlenir.” O an, yazarın kayboluşunun ardındaki gerçeği anladı.
Yazar, yazdığı hikaye ile kaybolmuştu. Mike, onun hikayesini tamamlamak için bu sırları gün yüzüne çıkarmaya karar verdi. Yazarın ruhunu özgür bırakacaktı.
Gece boyunca çalıştı ve kelimeleri bir araya getirdi. Her bir cümle, kaybolan yazara bir adım daha yaklaştırıyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla Mike son cümleyi yazdı. O an, evin etrafındaki karanlık sanki biraz daha azalmış gibiydi. Yazarın hikayesi sonunda tamamlanmıştı.
Kasabaya döndüğünde, yüzünde bir gülümseme ile dolaşmaya başladı. Artık sırlar açığa çıkmış ve bir yazarın ruhu özgürlüğüne kavuşmuştu. Mike, hayatının en büyük keşfini yapmıştı. Bu gizemi çözmeye karar vermesinin, aldığı en iyi karar olduğunu düşündü. Bazen en derin sırlar, karanlıkta gizlenir ama bir ışıkla açığa çıkabilir.