Altın Kapı

Her sabah okula gitmek için aynı yoldan geçiyordu ama bu sabah her şey farklıydı. Gözlerinin önünde birdenbire beliren parlak, altın rengi bir kapı, onu başka bir dünyaya davet ediyordu. Kapı, sanki zamanın ve mekanın ötesinden gelmiş gibi parlıyordu. Kız, adımlarını durdurdu, kalbi hızlı bir tempoyla çarparken, merak ve cesaret arasında gidip geldi. Bir an için etrafındaki her şey kaybolmuş gibiydi; ağaçlar, yollar, hatta günün gri ışığı. Sadece o kapı vardı. İçinde bir çekim hissiyle doldu, aklına gelen her türlü tehlikeyi bir kenara iterek o muhteşem kapıya doğru bir adım attı. Kapının kenarında ince bir duman yükseliyordu ve her bir duman parçası, kendi içinde başka bir hikaye barındırıyormuş gibi görünüyordu.Kapıyı itmek için elini uzattı. Soğuk metalin dokusu, onu bu yeni dünyaya geçiş yapmaya cesaretlendiriyordu. Derin bir nefes aldı ve kapıyı açtı.

İçeri adım attığında, gözleri büyülenmişti; karşısında sonsuz bir orman uzanıyordu. Ağaçlar altın yapraklarıyla parlıyor, gökyüzü ise turuncu ve morun en güzel tonlarıyla boyanmıştı. Kız, gözlerini ovuşturdu ama orman hala oradaydı. Adımlarını yavaşça atarak, önündeki patikaya yöneldi. Her adımda, yaprakların hışırtısı ve kuşların melodik sesleri onu sarmalıyordu. Derin bir huzur hissetti; burası, her sabah okula gittiği o sıradan dünyadan çok farklıydı. Bir süre yürüdükten sonra, patikanın kenarında, rengarenk çiçeklerle dolu bir bahçeye ulaştı. Çiçeklerin etrafında garip ama sevimli yaratıklar dans ediyordu. Onlar, ona gülümseyerek selam verdiler. Kız, onlarla konuşmak için bir adım daha attı, ama o an bir ses duydu. “Buraya hoş geldin, yabancı!” dedi, bahçenin ortasında oturan yaşlı bir adam. Uzun, beyaz bir sakalı ve derin gözleri vardı. “Ben bu dünyanın bekçisiyim. Altın kapıdan geçiş yapan her misafir, burada bir süre kalabilir. Ama unutma, her macera bir bedel öder.” Kız, bu sözleri düşündü. “Ne gibi bir bedel?” diye sordu. Adam gülümsedi. “Her keşif, bir karar gerektirir. Bu dünyada zaman farklı akar; senin için ne kadar değerli olduğu, senin kararlarına bağlı.” Kız, etrafına baktı. Burada her şey, hayallerinin ötesindeydi. Ağaçlar, parlayan meyvelerle doluydu ve gökyüzündeki renkler, ona farklı duygular hissettiriyordu. Ama bir şeyler düşündürmeye başlamıştı; ailesi, arkadaşları ve her sabahki hayatı. Onları ne kadar özlüyor ve bu dünyadan ayrılmayı ne kadar istemiyordu! “Benim burada kalmam gerekir mi?” diye sordu, sesi biraz titreyerek. “Bu tamamen senin kararına bağlı,” dedi yaşlı adam. “Eğer burada kalırsan, hayatının geri kalanını bu harika dünyada geçirebilirsin. Ama unutma, geride kalan her şey de seni bekliyor olacak. ”Kız, derin bir nefes aldı. Ormanın güzelliği ve yeni arkadaşları, onun içindeki macera arzusunu kabartmıştı. Fakat ailesini, arkadaşlarını ve eski hayatını düşününce, gözleri doldu. Hayatındaki basit ama değerli anılar, onun için vazgeçilmezdi. “Ben geri dönmek istiyorum,” dedi sonunda. “Ama bu dünyayı asla unutmayacağım.”

Yaşlı adam başını salladı ve gülümsedi. “Seçimin, seni bu dünyadan ayırmayacak. Kalbinin derinliklerinde, buradaki anıların hep seninle olacak.” Kız, ardına bakarak altın kapıya yöneldi. Kapı açıldığında, kalbi hem hüzün hem de mutlulukla dolmuştu. Geçiş yaptığında, gerçek dünyaya döndüğünde, her şeyin daha parlak göründüğünü fark etti. Belki de hayaller gerçek olabilirdi; yeter ki onları kalbinde taşımayı unutmaması gerekiyordu. Ve bir sabah daha, okula gitmek üzere yola koyulurken, altın kapının parıltısını asla unutmadı.

(Visited 4 times, 1 visits today)