Doğum günü her zamanki gibi ilerliyordu; pinyata, halat çekme, koşu yarışı gibi etkinliklerin hepsi yapılmıştı. Ancak pastayı almayı unutmuştuk. Hava kötüydü, yağmur yavaş yavaş başlamıştı, bu yüzden çadırları kurduk ve biraz dinlendikten sonra arabayla mangal alanına gittik. Orada mangalda köfte, kanat ve tavuk but pişirdik, hatta biraz da İskender söyledik. Yemeğimizi yerken mangal alanında bir tek biz kalmıştık. Arabamızın bagajında her zaman bir olta bulundururuz çünkü Antalya’da yaşıyoruz, bu yüzden biraz da balık tuttuk ve onları da pişirdik.
Orada birilerini tanımıyordum ama diğerleri bizi ve arkadaşımı arkamızdaki ormana gitmek için çağırmadılar. Üstelik hepsi renkli giyinmişken ormanda siyah giysili bir adamın bizi izlediğini fark ettim. Bunu fark ettiğimizi görünce hızlıca kaçtı. O gittikten sonra tanımadığımız insanlar geri döndü. Onlara durumu anlatınca başka bir yere gitmek istediler, biz de kabul ettik. Yola çıkarken siyah giyimli adam arabasıyla bizi takip etti. Pastanede doğum gününü kutlamaya gittik, o adam da arabasından indi ve pastanenin sahibi olduğunu söyleyince biraz rahatladık.
Beni içeri çağırdı, ne için geldiğimizi sordu, ben de doğum günü için pasta almamız gerektiğini söyledim. Arkadaşımın sevebileceği güzel bir pasta seçmemi istedi, üstüne mum koyup götürmemi söyledi. Şarkı eşliğinde pastayı götürdüm, arkadaşım pastayı kesti ve fotoğraflar çekildik. Ancak pastayı yedikten sonra arkadaşımın karnı ağrımaya başladı meğer pastanın içine o siyah adam zehir koymuş! Arkadaşım kustu ve onu hemen hastaneye götürdük. Doktor test sonucunda zehirlendiğini söyledi ama dört gün içinde iyileşeceğini belirtti. Dört gün sonra iyileşti ve onun iyi olduğunu öğrenince çok mutlu oldum.
Ertesi gün arkadaşıma gittim ve onlarda kaldım. Çok eğlendik, sonunda hayatımıza normal bir şekilde devam ettik.