Şehir hayatının yorucu temposu, Zeynep’i gitgide daha çok bunaltıyordu. Çocukken ailesiyle gittikleri, çam kokularının her yanı sardığı köyde yaşamak ise hep bir hayaldi onun için. Ne var ki, şehirdeki yaşam, işin yoğun temposu ve günlük koşuşturmacalar onu bu hayalinden uzaklaştırıyordu. Her gün aynı döngüde sıkışmış gibi hissettiği o günlerden birinde, hayatını değiştirmeye karar verdi.
Sıradan görünen bir gündü aslında. Zeynep, ofiste saatlerce bilgisayar başında çalışırken, gözlerini camın dışındaki gri gökyüzüne dikti. O anda, içinde tarif edemediği bir boşluk vardı. Bu boşluk, onun kalbinin derinliklerinde kalan iç sesine kulak vermesine yol açtı: “Bu hayat bana göre değil.” Tam o anda, şehir hayatından uzaklaşmaya, köyde sakin bir yaşam kurmaya karar verdi. Ailesi başta olmak üzere herkes bu ani kararı duyunca şaşkındı. Ama bu defa her şey faklıydı… Bu defa Zeynep, kimseyi dinlemeyecekti.
Bunaltıcı şehir hayatından kurtulmanın verdiği rahatlık ve heyecan ile hayallerindeki yaşantıya kavuşmaya doğru ilk adımlarını attı. Bir hafta içinde her şeyi arkasında bırakıp köydeki o küçük eve taşındı. İlk günlerde, şehirde alıştığı kalabalık ve gürültünün yokluğu ona garip geldi. Ama onu bu yolculukta en çok motive eden şey, sabahları kuş cıvıltılarıyla uyanmak, temiz hava solumak ve geceleri yıldızları izlemek oldu… Yavaş yavaş bu yeni hayat ona iyi gelmeye başladı.
Bir gün, köyün bakkalında alışveriş yaparken yaşlı bir kadın ona “Buralara gelmek sana iyi geldi mi kızım?” diye sordu. Zeynep kadının gözlerinin içine bakarak “Verdiğim en iyi kararmış,” dedi. Kadın, ona sıcak bir tebessümle taze bir ekmek uzatarak, “Bu yeni hayatına benden bir hediye olsun,” diye ekledi.
Zeynep, o gün eve yürürken yüzünde bir tebessüm vardı. Artık burada, kendisiyle baş başa kalabileceği, huzur bulacağı bir hayata başlamıştı. Günler geçtikçe köyde kendine küçük bir sebze bahçesi kurdu, toprakla uğraşmaya başladı. Bir zamanlar sıkıcı bir klavyenin tuşlarına basmaktan başka bir işe yaramayan ellerini toprağa değdirerek çalışmak, onun kaybettiği içsel huzuru geri getirdi. İlk mahsullerini topladığı gün, ellerine baktı ve gülümsedi. Fısıldayarak yeniden, “Verdiğim en iyi kararmış,” dedi.
Artık o mazide kalan şehir hayatına dair hiçbir özlem hissetmiyordu. Bu köy, onun yeni bir başlangıç yapmasına olanak sağladı. Kendi hayatının dizginlerini eline almanın mutluluğu her geçen gün biraz daha büyüyordu. Verdiği bu karar, sadece bir yer değişikliği değil; yüreğinin derinliklerine yaptığı bir yolculuktu. Zeynep, sonunda kim olduğunu ve neye ihtiyacı olduğunu bulmuştu.