Son günlerde Dünyamız bize yetmiyor, insanlar mutlu bir hayat sürdüremiyor. Bu olanların başlıca sebebi insanlar, yani biziz. Geçmişten bugüne 2160 yılına kadar dünyaya hiç iyi bakmadık ve simdi de bunun cezasını ödüyoruz. Elbette ömrümüz bilim insanları sayesinde uzadı ancak kaynaklar bize yetmiyor ne yazık ki. Dünyada çektiğimiz bunca sıkıntı nedeniyle ünlü bilim insanı Elon Musk yirmi gönüllü insanı dünyadan kat ve kat büyük olan ve su kaynağı da dünyadan oldukça fazla olan Kripton gezegenine göndermeye karar verdi. Ben de o yirmi gönüllü insandan biriyim.
Uzay gemisi yolculuğumuz çeşitli hazırlıklardan ve eğitimlerden sonra başladı. Uzay gemisine bindikten 3 dakika sonra kendimizi Kripton gezegeninde bulduk. Uzay gemimizin inmesinin üzerinden yaklaşık 20 gün geçti ve 20 gündür bu harika gezegende yaşıyorum.Şimdi sizlere yaşadıklarımı anlatacağım. Uzay gemisinden iner inmez havanın oldukça sıcak olduğunu farkettim bu nedenle hemen üstümdeki o ağır astronot kıyafetimi çıkardım. Tıpkı dünyadaki gibi bu gezegen de % 78 azot, % 21 oksijen oranına sahipmiş dolayısıyla nefes alırken herhangi bir zorluk çekmedim. Bu gezegenin % 60’ı sudan oluşuyor ve mutlu olduğum şey de içerisinde tuzlu su barındırmıyor ve bu sayede de su sıkıntısı çekmiyoruz. Çok ilginçtir ki bu gezegende normal taşlar yerine elmaslar var.
Aklınıza gelebilecek bir diğer soru da bu gezegende ekilebilir toprağın olup olmadığı ve bu gezegenin bitki örtüsünün ne olduğu olmalı. Kripton’da toprak bulunmamakta ancak yerlerde kum taneleri hatta daha da küçük olan opsidiyen taşı parçacıkları var, bunlar da bir nevi toprak görevi görüyor ve ekilebiliyor. Bitki örtüsüne gelirsek, etrafta mor ağaçlar var ve bu ağaçlar meyve dahi veriyorlar. Bu meyvelerin şekli taşa benziyor, dışında oldukça sert bir tabaka var. O tabakayı kırmayı başardığınızda sizi tatlı küçük meyveler karşılıyor, tatları inanılmaz ve asıl güzel olan da bu ağaçların Kripton’un her tarafında var olması. Sıra geldi burada nasıl barındığımıza. Buraya gelmeden hepimize portatif evler teslim edildi. Bu evlerin içerisinde tuvaletten salona kadar her şey var. Bu evler, küçük cam topların içerisine sıkıştırılmış halde bize teslim edilmişti, bunları Kripton’da herhangi bir yere atınca evlerimiz oluştu. Yirmimiz de yeni olduğumuz bu gezegende birbirimizden ayrılmak istemedğimiz için evlerimizi aynı bölgeye tıpkı bir köy gibi yaptık. Beslenme sorununu nasıl hallettiğimize gelirsek, daha önce bahsetiğim mor ağaçların meyvesinin yanı sıra burada bol miktarda boynuzlu boğa benzeri hayvanlar var onları da tüketebiliyoruz ve hatta bunlardan hayvancılık yapmayı bile düşünüyoruz. Bu hayvanlar et ve elma karışımı olduklça lezzetli bir tada sahip, kısa sürede de pişirilebiliyorlar. Bir de bu güzel gezegende havada yılana benzeyen uzay solucanları var, boyları yaklaşık 15 metre yani yaklaşık bir otobüs boyu. Biz bu uzay solucanlarını taşıt olarak kullanıyoruz. Bir yerden başka bir yere gidecek olursak, yardımımıza hemen uzay solucanları yetişiyor. Fakat, gezegendeki kaynakları kullanarak bir tür taşıt da yapmayı düşünüyoruz. Tabi ki, insanın canı da sıkılıyor, eğlenmeye ve sosyalleşmeye de ihtiyacımız var. Bunun için de çeşitli aktiviteler yapıyoruz, bunlardan biri denize girmek. Gezegenin genel havası oldukça sıcak olmasına rağmen denizi buz kesiyor. Bu nedenle denizde maksimum 15 dakika kalabiliyoruz. Kripton’la ilgili anlatacak daha çok şey var ama şimdilik anlatacaklarım bu kadar.
Bu mükemmel gezegende daha gezip görmediğimiz neler var neler. Ben Kripton’dan yapısı dolayısıyla çok etkilendim. Bu gezegen şu anda insanlığın merkezi olan ve yavaş yavaş tükenen Dünyadan bile daha güzel. Zaten, içerisinde su barındırmasından dolayı Dünyaya benzeyen sayılı gezegenlerden. Benim fikrim, insanların burayı kirletmemek şartıyla, bu gezegene taşınması ve Kripton’un insanlığın yeni yaşam merkezi haline gelmesi.