Büyük yolculuğun bitmesine sadece iki saat kaldı ama olayları daha iyi anlayabilmeniz için biraz daha geçmişten başlamalıyız.
2 YIL ÖNCE
Nüfus artışı baş edilemez bi hale gelmişti, su bulmak hiç olmadığı kadar zorlaşmıştı. Küresel ısınma nedeniyle Güneş artık her mevsim tam tepemizde durarak bizi kavuruyordu, buzulların erimesiyle bazı ülkeler su altında kalmıştı. O eski güzel Dünya’dan eser kalmamış, yaşamak neredeyse imkansız hale gelmişti. Bunun üzerine farklı farklı ülkelerden gelen astronotlar, bilim insanları ve mühendislerle bir Dünya Konseyi kuruldu. Konsey kurulduktan bir ay sonra beklenen açıklama geldi. Yaşama uygun yeni bir gezegen bulunmuştu. Bu gezegene Latince yeni hayat demek olan ‘’Vitanova’’ ismi konuldu. Vitanova insanlığın son umuduydu. Gezegen bulunduktan sonra hemen hazırlıklara başlandı orada kurulacak koloninin çizimleri yapıldı, ham maddeler toplandı, uzay gemileri ayarlandı. Artık her şey hazırdı. Vitanova’ya ilk önce konseyden bir ekip gidecek orada yaşam alanlarını kuracaktı, buralar hazır olduktan sonra ise insanlar grup grup yeni gezegene aktarılacaktı. Bizim ailemiz ise kura sonucu ekiplerden sonra gidecek olan ilk gruptaydı. Bu bizim şansımızın mı yoksa şansızlığımızın mı göstergesiydi emin olamıyordum. İlk ekip gittikten tam bir ay sonra açıklama yapıldı. Koloni yaşama hazırdı. İlk grup bir hafta sonra yola çıkıyordu. Yolculuk ise tam 2 yıl sürecekti.
GÜNÜMÜZ
İşte bu hikaye bu şekilde başladı şu an ise bu yolculuğun bitmesine, her şeyin başlamasına sadece iki saat kaldı. Son birkaç saattir gemiye büyük bir kaos hakim, iniş için durmadan kontroller, sayımlar yapılıyor. Son on saattir odamız dışında bir yere gitmemiz yasak. Babam ve annem gerginliklerini belli etmemeye çalışsalar da yüzlerindeki ifade onları ele veriyor. Zaman azaldıkça nabzım yükseliyor, ellerim titriyor. Bir yandan da bu gemiden ayrılacak olmak da garip hissettiriyor ne de olsa bu gemi iki senedir bizim evimiz oldu. ‘’Acaba yeni evimiz nasıl olacak?’’ ‘’Orda mutlu olabilecek miyiz?’’gibi sorular kafamda dönerken uzun süredir uykusuz kaldığımdan olsa gerek uyuyakalmışım. Annemin beni hafifçe dürtmesiyle uyanmamdan birkaç dakika sonra geri sayım başladı. 5,4,3,2,1 ve İNİŞ!
Uzay gemisi gezegenin yüzeyine öyle hızlı çarptı ki yanımdaki direğe tutunuyor olmama rağmen ayakta durmakta zorlanıyordum. İnmiştik! Vitanova’da gökyüzünün atmosferinde bulunan gazlardan dolayı mor olduğunu biliyordum fakat bu kadar güzel olmasını beklemiyordum. O kadar güzel bir tonu vardı ki daha geri kalanını görmeden sadece gökyüzüne bile hayran kalmıştım. Maskelerimiz dağıtıldı, koloninin dışında bunlar olmadan gezmemeliymişiz. Ailemle maskelerimizi taktık ve dışarıya doğru adımımızı attık. Haberlerde fotoğraflarını çokça gördüğüm koloniyi canlı canlı görmek çok değişik hissettiriyordu. Burası artık yeni evimizdi. Görevliler geldiler ve bize koloniyi tanıtmaya başladılar. Koloninin tam ortasındaki kubbeye benzeyen bina merkezdi. Onun hemen arka tarafında evlerimiz vardı. Tabi pek Dünya’daki evlere benzemiyorlardı. Evlerin bulunduğu yerin sol tarafında üst kısımda bir hastane bulunuyordu pek büyük sayılmazdı. Hastanenin ilerisinde ise en önemli kısımlardan biri olan yemek dağıtım binası vardı burada en azından belli bir süre yemekler insanlara dağıtılacaktı. Buranın ilerisindeki yer ise seraydı. Bu gezegende bitki yetiştirmeyle alakalı çalışmalar hala devam ediyordu. Bu anlattığım yerler merkez binasının solunda bulunan yerler merkezin sağ tarafında ise bizim pek kullanmayacağımız alanlar olan enerji istasyonları ve Dünya’yla iletişim kurmamızı sağlayan uydular bulunuyor. Sanırım yeni evime alışmam biraz zaman alacak olsa da burayı sevdiğimi söyleyebilirim.