Bir zombi arkadaşım Doruk’u ısırdı. Paniklemeye başladım ve ne yapacağımı bilmediğimden dolayı o an elimde tuttuğum küreği rastgele sallamaya karar verdim. Kürek zombiye isabet etti fakat anyı anda Doruk’a da isabet etti. Uçurumdan aşağı baktığımda arkamdaki zombiler titremeye başladı.
Peki ben bu duruma nasıl düştüm? Bunu öğrenmek için birkaç hafta öncesine geri gitmemiz gerek.
Sıradan bir okul günüydü. Kıyafetlerimi giydim, kahvaltımı ettim ve evin önünde servisimi beklemeye başladım. Servis geldi ve servise bindim. Birkaç dakika sonra telefonuma izlediğim bir haber kanalından canlı yayın açtıklarına dair bir bildirim geldi. Hem meşgul değildim hem de yapacak başka bir işim olmadığı için açıp izlemeye karar verdim. Hava durumu haberleri bittikten hemen sonra servisim okula vardı. Telefonumu kapatıp iniyordum ki hemen ardından gelen haber ilgimi çekti. ‘Yeni Virüs Yayılıyor’. Geçen senelerde olan pandemiden sonra tekrar böyle bir şey olur mu diye merak ettim ve dinledim.
‘Amerikalı bilim insanlarının yaptığı araştırmalar sırasında Z91 adında bir virüsü keşfetti. Yapılan deneyler üzerine bu virüs organizmalarda hafıza kaybı, yaşam süresinde azalma gibi ortak dezavantajlar gözlemlerken aynı zamanda virüsün türden türe göre değişen avantajlarını da gözlemlediler!’. Sunucu konuşurken ekrana bir virüs hücresinin bir deri hücresinin yanına koyuluşu gösterildi. Deri yeşil oldu ve normal bir deri ile karşılaştırıldığında hacmi çok daha fazla büyüktü ve daha dayanıklı gözüküyordu. Sunucu konuşmaya devam etti: ‘Bilim insanları hayat süresinde kısalma dışında başka bir fiziksel dış etkeni görülmediği için aynı hücreyi bir fareye verdiler ve gözlemlerine devam ettiler.’. Ekrana bir farenin görüntüsü yansıtıldı ve fare birkaç saniye içinde normal boyunun 3 katını aldı ve koyu yeşil bir renge büründü. Haberleri izlerken bir yandan da sınıfıma gidiyordum ve sınıfıma vardığımı fark ettim. Sırama oturdum ve izlemeye devam ettim.
O sırada en yakın arkadaşım olan Doruk yanıma geldi ve:
‘Nasılsın dostum?’ dedi.
‘İyim işte, her zamanki gibiyim. Onu bunu boşver de şu habere baksana bir saniye.’
Doruk’a haberleri en baştan gösterdim ve benim kaldığım yerden izlemeye devam ettik. Virüs verilen farelerin bazısı deney amacıyla orada olan etleri yiyor, kimisi camdan cama sekip camlarda çatlaklar oluşturuyor ve kimisi kafesindeki koşma aletlerini çok hızlı koşup bozuyordu. Sunucu: ‘Bilim adamları bu virüsü geliştirip günlük hayatta kullanışlı hale getirebileceklerini anlatıyor. Bakalım ileride bu virüs nasıl işimize yarayacak?’
‘İçimde kötü bir his var, bu sana da çok… Canavarları anımsat mıyor mu?’ dedim.
‘Şu zombileri mi? Hadi ama onlar gerçek bile değil! Hem diyelim ki bir zombi salgını oldu, baksana bu virüs Amerika’da! İkimiz beraber hemen kaçarız.’
‘Doğru diyorsun.’ Dersin başlamasına 2 dakika vardı. Telefonlarımızı bıraktık ve sınıfımıza geri geçtik.
O gün derslere konsantre olamadım. Ya bir karantinaya kapansaydık? Ya bir zombi istilası olsaydı? Ya sonradan bu virüsün kötü birşey olduğu bulunsaydı ve virüs aktarılan hayvanlar garip canavarlara dönüşüp dünyayı yok etseydi? Aklımdan yüzlerce senaryo geçiyordu ve hepsi mantıksız olsa da gerçek gibi duruyordu. Fazla stresli bir gündü fakat sonunda gün bitti ve Doruk’la servislere giderken bir çığlık duyduk.
Yeşil bir figür bir kadını ısırdı ve kadın da yeşilleşmeye başladı. Tüm herkes kaçıyordu. Biz de kaçmak için servise bindik fakat servis şoförü de yeşildi. Düşündüğüm şey gerçek oluyordu. Zombi istilası gerçekti. Korkunçtu, belki de çözümü olmayan bir hastalığa sebep olan bir virüs dünyayı kasıp kavuracaktı. Fakat bir yandan da rahatlamıştım çünkü bir yandan da ne olacağını biliyordum. Düşüncelerime o kadar dalmışım ki Doruk beni servisten indirmeseydi ben de bir zombi olabilirdim.
‘Hey sen iyi misin? Düşüncelerin gerçek olmuş. Her neyse, burdan kaçmamız gerek. Senin evin okula daha yakın, yakalanmadan gidersek ne yapacağımızı planlayabiliriz.’ dedi Doruk. Başımı salladım ve evime gitmeye başladık. Neyse ki zombiler bizi yolda yakalamadı ve 20 dakika sonra evime varmıştık.
Doruk: ‘Kendimizi korumak için silahlara ihtiyacımız var, fakat mekanik silahlar nerden buluruz bilmiyorum. Elimizde ne varsa silah olarak kullanırız.’ dedi
‘Tamam.’ bir süre bahçemde ve evimde kazık, kürek ve metal sopa tarzı şeyler bulduk ve camları barikatlamaya başladık. Her şey çok iyi gidiyordu, fakat sonradan yiyecek stoğumuzun en fazla 2 hafta yeteceğini gördük.
‘İradeli yememiz gerek dostum.’ dedim
‘Tamamdır.’ 3 hafta içinde 2 haftalık yemeği iradeli bir şekilde bitirdik ve yemek arayışına çıktık. Sessiz bir şekilde markete doğru yol alırken bir uçurumun yanından geçiyorduk. Bir zombi üstümüze atladı ve üçümüz de uçurumdan aşağı yuvarlanmaya başladık. Ben tutundum ve Doruk bana tutundu ve zombi de ona tutundu. Arkadan bir sürü zombi geliyordu ve yuvarlanmaya başladılar. Bir zombi arkadaşım Doruk’u ısırdı. Paniklemeye başladım ve ne yapacağımı bilmediğimden dolayı o an elimde tuttuğum küreği rastgele sallamaya karar verdim. Kürek zombiye isabet etti fakat anyı anda Doruk’a da isabet etti. Uçurumdan aşağı baktığımda arkamdaki zombiler titremeye başladı. Zombiler normal insanlara dönüşmeye başladılar! Ne yaptım ben? Yoksa Doruk’la mı alakalıydı?
Oradan kurtulup evime geri döndüm ve bilim adamlarına yaşadıklarımı anlattım ve Doruk’un bu olayla bir alakası olabileceğini söylediler. Herhalde zombilerin kralı falandı fakat kimin umrunda? Dünyayı kurtardım!
İşte bu da dünyayı kurtaran kararımın hikayesi.