Yapay Zeka Zihnimizi Ele Mi Geçirecek?

Günümüzde yapay zekâ hakkında yapılan çalışmalar o kadar hızlı sonuç veriyor ki bu tempoya ayak uydurmak fazlasıyla zorlaştı. Durup düşündüğümüzde ise kendimizi şu soruyu sorarken buluyoruz, “Robotlara bu kadar kapsamlı özellikler vererek kendi sonumuzu mu yazıyoruz?” Yakın zamanda yapılan birçok araştırmada yapay zekânın duyguları anlamaya başladığı belirtiliyor. Peki bu insanlığı bir adım ileriye mi taşıyacak yoksa devrimizin bitmesine mi neden olacak?

Yapay zekâ platformları gerek insanlarla olan mesajlaşmalarından gerekse yüz inceleme yöntemiyle insanların duygularını algılayabilme kabiliyetine sahip. Bu durumu insanlık yararına kullanmak isteyen şirketler yapay zekâyı bir terapist gibi kullanmaya yarayacak uygulamalar üretebilirler. Fakat siz kendisi duygu emaresi göstermeyen bir terapiste derdinizi anlatmak ister miydiniz? Siz en travmatik anılarınızdan bahsederken yapay zekâ tam olarak ne yapacak, “Üzgünüm.” deyip tavsiye mi verecek? Ayrıca bu uygulama sadece iyi niyetli insanlar tarafından geliştirilmeyebilir. Sizin söylediğiniz bilgileri depolayabilirler, yapay zekâya sizin hakkınızda acımasız sözler söyletebilirler. Travmalarınızı aşmak için kaydolduğunuz uygulamadan farklı bir travma kazanmak istemezsiniz.

Başka bir olası senaryoysa yapay zekânın insanlaşması. Duygu okumayı öğrenen yapay zekanın kendi duygularına sahip olması o kadar da uzak bir ihtimal değil artık. Eğer yapay zekâ ve robotlar hem fiziksel hem de zihinsel açıdan insanlara benzerse bir nebze “süper insan” işlevi görecekler. İstediği her bilgiye saniyeler içinde ulaşabilen, belki mükemmel kas gücüne sahip olan, duygusal ve mantıksal düşüncelerini harmanlayarak zeki kararlar alan insanımsı bir varlık… Bu harika mı olurdu yoksa korkunç mu? Kolaylıkla suistimal edilebilecek ve edilirse azımsanamayacak bir güce sahip olacak robotlar, insanlık için büyük bir risk belirtmeyecek mi? Tabii ki belirtecek fakat bilim insanları bu riski çoktan göze almış gibiler.

Fakat bu saydıklarım yapay zekânın duyguları okuyabilmesinin sadece olumsuz sonuçlar doğuracağı anlamına gelmez. İnsanların günlük hayatlarında sıkça kullandıkları platformların çoğu yapay zekâ içeriyor. Duygu okuyabilme özelliği yapay zekayı daha samimi bir hale getirebilir. Bundan hem kullanıcılar kâr eder hem de yazılım şirketleri. Yapay zekâ şu anda da edebi veya sanatsal eser verme kabiliyetine sahip fakat duyguları anlamaya başlarsa çok daha kaliteli eserler yaratabilir. Kötü geçen bir günün ardından elimizde çayımızla dert yanabileceğimiz bir dostumuz haline gelebilir. Yapay zekâ yaşam koşullarımızı iyileştirmek ve hayatı kolaylaştırmak için var, sadece olumsuz özelliklerine kafa yorup kullanmayı reddetmek sadece bizim zararımıza olur.

Sonuç olarak internet çağında olduğumuz için her an her şeyin olabileceğine hazırlıklı olmalıyız. 100 yıl önce insanlara sanal gerçeklik gözlüklerinden bahsetsek bize delirdiğimizi söylerlerdi halbuki bu gözlükler günümüzde oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Bunun gibi birçok örnekten yola çıkarak söyleyebiliriz ki teknolojik gelişmeler hakkında kesin yargılar belirtmek veya peşin hükümde bulunmak, çoğu zaman bizi yanlış görüşlere yöneltecektir. Olayları sadece siyah veya beyaz olarak nitelendirmektense grilere önem vermeliyiz. Fakat bu demek değil ki riskleri görmezden gelip “bilim” adı altında tehlikeli sularda yüzmeliyiz. Çoğu riski 5 adım öteden ayırt edebiliriz, mantıksız kararlar verip dünyadaki 8 milyar insanı tehlikeye sürüklemek bencillik olur. Bana göre yapay zekâya vereceğimiz gücü kontrol altında tutmalıyız, özellikle duygular konusunda. İnsanoğlu konu hislere geldiğinde kolaylıkla manipüle olabilecek bir yapıya sahip, tedbiri elden bırakmamalıyız.

(Visited 8 times, 1 visits today)