“Okulunuz sizin ikinci evinizdir.”, “Evde nasıl davranıyorsanız okulda da öyle davranmalısınız.” Ah şu meşhur sözler yok mu? Öğretmenlerimiz bize bunları söylediğinde milyon kere duyduğumuz şeyleri bir kez daha duymanın verdiği bıkkınlıkla yüzlerine bakar, abartılı olduğunu düşündüğümüz bu laflar karşısında oflayıp puflardık. Geçmiş zaman kullandığıma bakmayın; verilen tepkiler pek de değişmiş sayılmaz, birçok öğrenci hâlâ aynı kanaatte. Yalnız arada ufacık bir fark var: Ben artık o oflayıp puflayanlardan değilim.
Okulun ilk günündeki öğrenme heyecanı kimsede kaldı mı merak ediyorum. Elbette ki yeni şeyler öğrenmek her zaman güzeldi bizim için ancak bizi asıl sıkan şey uzun derslerdi, gelişen teknoloji ve sosyal medyadan sonra odak süremiz bir hayli azalmıştı. Bizleri, teknolojinin ortasında doğmuş çocukları bunun için suçlayabilir misiniz? Bence bunun için okulların değişen yaşama uygun bir eğitim planı izlemesi gerekmektedir, okullar öğrencilere sıkıcı gelmemelidir. Ben böyle bir okulun var olduğuna inanmazdım, ta ki Beştepe’ye gelene kadar…
Bana kalırsa “günümüzün büyük bir çoğunluğunu geçirdiğimiz dört duvarla çevrili bir beton yığını” olarak görülmemelidir okullar. En önemlisi sıcak hissettirmelidir bir okul, içinizi ısıtmalıdır. Okulumun en can alıcı özelliği budur bence, benim de en sevdiğim özelliği. Öğretmenlerimiz bize her zaman destek olur mesela. Yaptığımız her projeye destek verip bizi motive ederler. Gerektiğinde sırtımızı dayayıp ağlayabileceğimiz, gerektiğindeyse birlikte gülüp şakalaşabileceğimiz kişiler olduklarını bize okulun daha ilk gününden hissettirdiler. Onlarla arkadaş olduk ancak onlara olan saygımızı da hiçbir zaman kaybetmedik.
Bildiğiniz üzere Beştepe Koleji çift müfredat işleyen bir okul. Bu nedenle de bizim diğer okullardaki öğrencilere kıyasla iki kat daha fazla çalışmamız gerekiyor ancak okulumuzdaki katılım sağlayabileceğimiz birçok kulüp ve etkinlikler; ders çalışırken eğlenmemizi, eğlenirken kendimize bir şeyler katmamızı sağlıyor. Böylece sıkılarak öğreneceğimiz bilgiler yerine bizzat yaptığımız deney ve gözlemlerle daha kalıcı ve etkili bir öğrenim sağlanmış oluyor.
Galiba ben de az önce eleştirdiğim şeyi yaptım ve lafı fazla uzattım. Belki de benim yaşımdakiler “Bu kadar uzun anlatacak ne vardı?” diye soruyorlar şu an ya da buraya kadar bile okumadılar. Yukarıda uzun uzun anlattıklarımı artık bir sonuca vardırmalıyım sanırım. Beştepe biz öğrencilerin geleceği için 10 senedir durmaksızın çalışıyor. Ben bu sene 15’ime girerken okulum da 10 yaşına girdi, yani ondan 5 yaş daha büyük olduğumu kimse inkâr edemez! Aslında bütün bunları yazmamın amacı 10 yaşındaki(!) okuluma ve üzerimizde emeği bulunan bütün öğretmenlerime teşekkür etmekti, bize harika bir eğitim veren bu büyük ve “MOR” aileye olan teşekkürlerimi sunmak…