Sarayın ortak salonundayım. Etraf rengarenk vitraylarla dolu. Vitrayların genel temasını zamanla krallığın sembolü haline gelmiş güneş simgesi oluşturuyor. Önümdeki ihtişamlı masada kurabiye, turta hatta kanepe gibi birçok atıştırmalık duruyor. Ülkenin dört bir yanından gelen saray aşçılarının ellerinden çıkan en ufak bir çörek bile bir sanat eserinden farksız oluyor.
Sarayın dış cephesinde restorasyon çalışmasından kalma çıtalar duruyor. Şehrin önde gelen gazetecileri sarayın yeni hali hakkındaki düşüncelerini yazmak için salonda toplanmış bulunmaktalar. Diğer gazetecileri gözlemliyorum, hepsi en güzel eleştiriyi yazmak için kalemlerine sarılmışlar. Farklı amaçlar için odada bulunan yaklaşık 20 kişi var: gazeteciler, saray görevlileri, vitraylara son rötuşlarını yapan sanatçılar…
Ortak salondan çıktığım anda upuzun bir koridorla karşılaşıyorum. Koridorda yürüdüğüm süre boyunca duvarlardaki resimler bana eşlik ediyor. Resimler kraliyet tarihindeki önemli olaylardan -savaşlar ve keşifler gibi- esinlenilerek çizilmiş. Ayrıca kraliyetin önemli kararlarını tartıştığı toplantı odaları da bu katta yer alıyor.
En sık kullanılan toplantı odasına giriyorum, yabancı devletlerin temsilcileriyle genellikle bu odada fikir alışverişi yapılıyor. Odaya girdiğim anda bir sıcak hava dalgası yüzüme hücum ediyor. Sıcağın nedeni soğuk kış aylarında ara vermeden yanan görkemli ahşap şömine. Ayrıca odadaki yasemin kokusunu fark etmemek elde değil. Koku tam kapının karşısındaki toplantı masasının üzerindeki vazodan geliyor. Masada vazoyla beraber çeşitli kitaplar ve belgeler de duruyor, bu eşyalardan yola çıkarak yakın geçmişte bu odada bir görüşme gerçekleştiğini anlıyorum.
Odanın tam karşısındaysa yaklaşık 97 milyonluk bir kitap birikimiyle ülkenin en büyük kütüphanesi yer alıyor. Kütüphanenin düzeni oldukça zekice tasarlanmış, aradığınız kitabı sanki elinizle koymuşsunuz gibi saniyeler içinde bulabiliyorsunuz. Bilimle ilgili kitaplar kütüphanenin sağında bulunurken kurgusal eserler sol tarafa yerleştirilmiş durumda. Halkın kullanımı için tasarlanmış çalışma alanları -masalar ve ses geçirmez odalar- 2. katta bulunuyor. Ücretsiz sıcak içecek bulunduran kafeterya alanından yayılan koku bütün kütüphaneyi etkisi altına alıyor. Bu koku genellikle kahve oluyor fakat tarçın da kütüphanede sıkça karşılaşabileceğiniz kokulardan biri. Kütüphanenin genel renk paleti olarak kahverengi tonları belirlenmiş, bu da ortama nostaljik bir hava katıyor.
Sarayın bodrum katı tamamen balo amaçlı kullanılıyor. Salona inen merdivenlerin korkulukları altın renginden, basamaklarıysa camdan yapılma. Merdivenden inerken en çok dikkat çeken şey merdivenin başından balo salonunun sonuna kadar uzanan kırmızı halı, balo salonuna girdiğiniz an gördüğünüz ilk şey ise “U” şeklinde dizilmiş mavi örtülü uzun masalar. Neredeyse tüm ikramlıklar masanın üstünde yerini almış. Etraftaki saray çalışanları bu akşamki balo için salonu düzenliyorlar. Kimi ellerinde yemeklerle koşuşturuyor, kimiyse yerleri süpürüyor. Etrafa taze pişmiş kek kokusu hâkim, bana evimi anımsatıyor.
Merdivenin başındaysa yardımcılarıyla konuşan kral ve kraliçeyi görüyorum. Kraliçenin üzerinde zümrüt yeşili, yerlere uzanan, kabarık bir elbise var. Elbisenin yaka ve bilek kısımlarındaki siyah dantel detayları kraliçenin siyah yarım toplanmış saçlarına uyum sağlıyor. Kralın ise pelerini ve pantolonu kapkara, gömleğiyse kraliçeye göre nispeten daha açık bir yeşil tonunda. İkisi de gerek giysilerinin renkleri gerek asaletleri bakımından birbiriyle uyum içindeler. Gri keskin bakışlı kraliçe yardımcısına son bir şey söyleyip elbisesi uçuşarak ortamdan uzaklaşıyor ve ben, uzun uğraşlar sonucu yazdığım metnimi noktalıyorum.