27 Kasım 2012 de resmi olarak yürürlülüğe giren belirli okullarda kılık kıyafet kanunu günümüzde de tartışmalara konu olmakta. Çoğunluğu öğrenci olan büyük bir kesim okul kıyafetlerinin zorunlu tutulmaması gerektiğini savunurken eğitimciler ise kılık kıyafetin belirli bir disiplini sağlamada önemli bir faktör olduğu görüşünü savunmaktadır. Bu durumda devlet okulları ve özel eğitim kurumları olmak üzere konuyu iki pencereden değerlendirebiliriz.
Özel okullarda bireye aidiyet hissini arttırmak, sosyal statü kazandırmak, bir topluluğun içinde barınma gibi unsurları örnek olarak verebiliriz. Yıllardır süregelen bu anlayış, günümüz özel eğitim kurumlarına da ilham olmuş ve süreklilik arz eden bir vaziyet haline gelmiştir. Diğer bir savunulan etken ise öğrenciler arasında statü farklarının minimalize edilmesi; kısacası eşitliği sağlamaktır. Amaç öğrencilerin kendilerini bir kalıba uydurması değil, kalıpların çeşitliliğinin azaltılmasıdır. Bu sayede özel kurumlarda eğitim öğretim gören öğrenciler akademik kariyerlerine daha iyi odaklanacaklardır ve sınıf farkları gibi kaçınılmaz gerçeklerle eğitim yuvalarında yüzleşmek zorunda kalmayacaklardır. Belirtmeliyiz ki tek başına forma zorunluluğu koymanın maalesef günümüz gençleri için eski geçerliliği kalmamıştır.
Devlet kurumlarında ise özel okullara kıyasla daha ılımlı bir tutum gözlemleyebiliriz. Milli Eğitim Bakanlığı her ne kadar forma giymeyi okulların inisiyatifine bırakmış olsa da, kültürel ve sınıfsal anlamda tüm kararların ortak bir denetim merkezi üzerinden geçmesi uzun vadede daha faydalı olacaktır. Şunu da belirtmeliyiz ki bu doğrultuda amaç çocukları ve ebeveynleri tek forma sokmak değil; Eğitim ve atılgan bireylerin gelişimini sağlamaktır. Okullarda ise seçili eğitimciler tarafından gerekçelendirme yapılarak sunumlar verilebilir; öğrencilerle interaktif tartışma ve çözüm sunma gibi yetenekler geliştirilebilir. Maddi açıdan da faydalı olan bu sistem doğru yönetildiğinde karşılaşılacak tepkiler de zamanla azalacaktır.