Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum.
Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik… Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı.
Rengi, kan rengiydi.
Rengi, kaybın rengiydi.
Rengi, bir cinayetin rengiydi.En son nerede olduğumu düşündüm, ne yaptığımı. Ama düşüncelerimin önü tıkanmıştı sanki, zihnime yerleşen bir çift çimen yeşili gözden başka bir şey yoktu.
__________
Doğa, Ankara Emniyet Müdürü Osman Güngör’ün 18 yaşındaki kızıdır. Okuldan sonraki zamanlarını kitapçıda çalışarak geçirir. Doğa’nın ağabeyi Atalay Güngör, başarılı bir avukat olan Levent Çağıran’ı öldürmüştür. Fakat bunun sonuçlarına Doğa katlanmak zorunda kalır.
Bir gün Doğa işten çıkarken silahlı saldırıya uğrar. Bunu yapan Levent Çağıran’ın oğlu Ediz Çağıran’dır. O günkü amacı Doğa’yı öldürmektir. Fakat bir şeyler dikkatini dağıttığı için Doğa’yı vuramamıştır.
Bir gün Doğa ve yakın arkadaşı Umay, biriyle buluşma giderler. O kişi Ediz’dir ama onlar bunu bilmemektedir. Doğa ilk baştan bazı şeyleri sezse de yeşil gözlerin neden öyle baktığını çözememiştir. Birkaç saat içinde Ediz, Doğa’yı kaçırmanın fırsatını bulmuştur.
Ediz, babasının intikamını alabilmek için kaçırdığı kıza büyük bir nefret beslemektedir. İlk başlarda onu öldürmek isteyen Ediz, daha sonrasındaki planlarında Doğa’ya ihtiyacı olduğunu anladığı için bu düşünceden vazgeçmiştir. En azından bir süreliğine. Doğa kaçmayı denemiştir fakat çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bunun üzerine Ediz Doğa’ya bir anlaşma teklif eder. Eğer Doğa, Ediz’le kalmaya devam ederse Atalay’a zarar gelmeyecektir. Doğa kabul eder.
Ediz, Doğa’yı kullanmaya devam eder ama her ne kadar istemese de suçun Doğa’da değil Atalay’da olduğunu anlamaya başlar. Birlikte oldukları süre zarfında Ediz’in öfkesi gittikçe azalır.
__________
Kitaptan alıntılar;
“Ortalık dağıldığında onu toplayabilirsin…” demişti babam bir keresinde. “… ama bir ruh dağıldığında onu toplayamıyorsun.” Bazen merak ediyordum:Herkesin dünü, zamanın tek bir anısıyken ve ufak bir anı bile geleceğe gölge düşürüyorken, insanlar gelecekte nasıl umut görebiliyordu?
___
Güven, dibi çaresizlik olan bir uçurumun üzerinde, ince bir ipte yürümek gibi değil miydi?
___
O benim nefretimdi. Bir insanın bir yanı nefret ederken diğer yanı ancak değer verdiğin birine kırılacak kadar yaralıyken affetmeye çalışması ruhu paramparça ediyordu. Bazen düşünüyordum. Bugün benimle konuşan insanlar hangi parçamla konuşmuştu? Sırlarını büyük bir güçle saklayan parçam mı daha gerçekti, yoksa öfke kusan o parçam mı? Hiç ağlayamayan o parçam mıydı gerçek olan? Yoksa bomboş bakan parçam mı?
___
“Her sonun bir başlangıcı vardır,” diye o da tekrar etti. “Sen o satır çizgilerini kendi ruhunun boynuna dolayarak boğup öldüreceksin. Sen, vazgeçmişsin.”
___
“Bakıyorum da bana emir vermeye alıştın güzelim.” dedim sinir bozucu bir sesle onu taklit ederek.
___
Belki sadece canımız yanmayacaktı. Belki de birbirimizi parçalara ayıracaktık.
___
“Abim gibidir. Çok severim kendisini.”
“Abin batsın.”
___
“Uyandın mı?” diye sordu şaşkınca.
“Yok şimdi prova yapıyorum, yarın uyanacağım.”
___
“Doğa,” dedi Ediz uykuya dalmak üzere olan sesiyle.
“Efendim?” diye sordum.
“Ölmeni istemiyorum.”
___
“Bu konuyu kapatalım, tamam mı? Boş ver sen bunları. Sorun benim sorunum, düşünerek kafanı yorma. Ayrıca endişelenme, sana zarar gelmesine izin vermem. Ama senin de bana bu konuda yardımcı olman gerekiyor. Kötü bir durumla karşılaştığında hemen pes etme. Dayan kızım biraz. Güçlüsün, takılıp düştüğünde bacağını kırsan bile ayağa kalkabileceğini biliyorum.”
__________
İkinci kitap da basılmıştır. Yazar üçüncü kitabın da raflarda yerini alacağını söylemiştir.