Merhaba, ben Ako. İsmim pek bilinmese de kendi çapımda fark edilmek istemeyen bir simyacı olarak hayatıma devam ediyordum. Ta ki bir gün, aşk iksirimi denerken kuşumun cık cık sesiyle söylediği şarkı beni başka diyarlara götürdü. Neyse kuşumun şarkısını dinlerken dirseğimi masaya koyup elimi yanağıma koyacakken dirseğim masadaki toksik bir maddeyi devirdi ve iksirime döküldü. Garip bir karışım ortaya çıktı, kokusu maden suyunu anımsatıyordu. “Kahretsin!” diye bağırdım. Kuşlarım bile şaşırdı, ortaya çıkan bu karışım belki güzel bir işe yarıyordur diye düşünmeden edemiyordum doğrusu. Denemek için kuşlarımdan birine içirdim. “Sonuç!” diyerek haykırdım, evet, hiçbir şey değişmedi. Tüm emeğim boşa gitmişti. Neyse, çok düşünmeden diğer işlere koyulmalıyım diye düşündüm.
Aradan 20-30 yıl geçti, ölümün eşiğindeydim. Son kez kuşumu beslemek üzereyken bir şey fark ettim. 20 yıl önce tüm kuşlarım ölmüştü fakat iksiri içirdiğim kuş hala yaşıyordu. Tesadüf diye düşündüm fakat tüm kuşlarım aynı şekilde besleniyordu. O an anladım ki yaptığım iksir yaşamanın sırrıydı. Düşündüm, nasıl olabilirdi ki? Fark ettiğim şey, yapmaya çalıştığım iksirin aşk iksiri olduğuydu. İnsanların iki çift yaratıldığı aklıma geldi ve evet, evet, dirseğimin çarptığı toksik madde o şey kesinlikle toksik bir madde değil, bir canlının kalbindeki kan olmalıydı diye düşündüm.
Hemen aşk iksirini yeniden yaptım ve çekmecemdeki kuş kanından koydum. Sürpriz! Aynı kokuya sahipti, bulmuştum sonunda. Tam içmek üzereyken kuşumla bakıştık, kuşum çok üzgündü. Ne sevdiği biri ne de onu seven biri kalmıştı benim dışımda. Eşi bile ölmüştü. O an aklıma dank etti. Ben de bu iksiri içersem sonsuza kadar yaşayacaktım, ama kalbimde sevgi olmadan bir duvardan farksız olacaktı. İksiri çöpe attım.
Kolları sıvadım ve kuşum için bir panzehir ürettim. Kuşuma içirdim ve sonunda, kuşum da sevdiğinin yanına gitmek için yalnızken gerçek yüzünü gördüğümüz karanlık dünyaya gözlerini kapadı.