Renklerin insan ruhu üzerindeki etkileri ve bizi duygusal olarak etkilediği evrensel olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Hatta renklerle bazı hastalıkların tedavisinin yapıldığı bilinmektedir.
Her rengin bir mesajı vardır. Bu mesajlar kimi zaman evrenseldir. Örneğin, kırmızı herkes için aşkı ve tutkuyu temsil eder. Bir futbol maçında kırmızı kart, ceza verileceğinin göstergesidir. Kırmızı rengin bu anlamı evrenseldir.
Bazen de renklerin mesajları kültürlere ve inançlara göre farklılık gösterebilir. Örneğin, turuncu renk Hollanda için sadakati temsil eder. Ancak, Orta Doğu’da tehlike, yas ve kaybın simgesidir.
Renklerin insan üzerindeki etkileri böylesine güçlü olunca, pazarlama, ticaret, sanayi, sosyal medya gibi alanlarda da bu etkiden sıklıkla yararlanılmaktadır. Örneğin, Facebook, LinkedIn ve Twitter gibi sosyal medya platformları mavi renklidir. Mavi renk genellikle sadakat ve istikrar duygusunu uyandırır. Aynı zamanda denizi ve gökyüzünü anımsatır. Bu nedenle, huzur, uyum ve sakinlik duyguları ile bağlantılıdır.
Renklerin psikolojik etkileri hayatın birçok önemli alanında etkilidir. Mısır’da renkler tedavi amacıyla kullanılırdı. Tapınakları iyileştirme amacıyla inşa eder ve her odayı başka renge boyarlardı. Çinliler de 2000 yıl önce renk tedavisini kullanıyordu. Eski çağlarda savaşçılar daha kızgın ve sert görünmek için vücutlarını siyah, kahverengi ve kırmızıya; yerli kadınlar ise daha etkileyici görünmek için vücutlarını açık renklere boyarlardı.
Kromoterapi olarak da adlandırılan renklerle tedavi, eski çağlardan bu yana uygulanagelmiştir. Geçmişte eski Mısır, Yunan, Çin ve Hint uygarlıklarında fototerapi (ışık tedavisi) şeklinde kullanılmıştır. Eski Mısır mitolojisine göre, kromoterapi sanat tanrısı Thoth tarafından keşfedilmiştir. Mısırlılar MÖ 2000 yılından beri bazı terapötik yararları elde etmek için renkli camlarla ışıkla tedavi odaları inşa etmişlerdir. Mısırlılar güneş ışınlarını tedavi amacıyla kullanırken doğrudan veya dolaylı tedavi şeklinde iki farklı yöntem geliştirmişler ve esas olarak ana renkleri (kırmızı, mavi ve sarı) kullanmışlardır. Dolaylı yöntemleri uygularken Mısırlılar çeşitli taş, boya ve merhemlerden yararlanmışlardır. Antik Yunanistan’da ise renkler fiziksel nitelikleri ile egemen olmuşlardır. Renkler içsel dengelerin yeniden kurulması için gerekli olarak kabul edilmiştir. Hindistan’da MÖ altıncı yüzyılda yaşamış olan Ayurvedik hekim Charaka çeşitli hastalıkların tedavisinde güneş ışığını önermiştir. İbn Sina (MS 980) renklerle şifa sanatını ilerletmiş, renklerin hem tanı hem de tedavi sırasındaki hayati önemini açıkça vurgulamış, vücudun fiziksel durumu ile ilgili bir renk grafiği geliştirmiştir.
Renk terapisi, vücutta var olan beş elementi kullanır: ateş (kırmızı), toprak (sarı), hava (yeşil), su (derin mavi) ve gökyüzü (açık mavi). Bu renklerin kombinasyonu ve enerjisi ile hastalıklar tedavi edilir. Renk terapistleri, pek çok hastalığın renklerle tedavi edilebileceğini öne sürüyor. Depresyon ve duygusal dengesizlik hallerinde turuncuya başvurulabileceğini belirten terapistler, yeşilin sakinleştirici, mavinin de dinlendirici özelliği bulunduğunu bildiriyor. Renk terapisini, “metabolizmada sağlıklı denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemi” olarak tarif eden uzmanlar, her rengin belli bir özelliği olduğunu ve bu özelliklerine göre çeşitli hastalıkların tedavisinde iyi sonuçlar verdiğini belirtiyor.
Renkler gerçekten de hayatımıza anlam katar, kendimizi ifade etmemize destek olur. Bu konu gerçekten de çok ilgi çekici ve araştırmaya değerdir.