Milattan Önce

Zaman makinesi durdu ve yanıp sönmeye başladı. Uzun ve soğuk gecelerin ardından nihayet milattan önceye ulaştığımın işaretiydi. Düğmeleri kapattım, ışıkları söndürdüm, çantamı sırtıma taktım ve ürkekçe kapıyı açtım.

Dışarısı olağanüstü sıcaktı. Ağaçlar, sayısız böcekler ve bitkiler, atmosferi büyüleyici kılıyordu. O anda uzaklardan vahşi bir hayvanın sesini duydum. Bir dinozor olabileceğinden korkmuştum çünkü onların varlığı beni buraya getiren sebeplerden biriydi, aynı zamanda yem olabileceğimi düşündüğüm sebeplerden biriydi.

Dikkatli ve yavaş adımlarla, günümüzde fosillerin ağırlıklı olarak bulunduğu bölgeye doğru yürümeye başladım. Sadece birkaç adım kalmıştı ki, dürbünüme bakarak yaklaşık dört yüz metre ileride bir vahşi kedi sürüsü gördüm. Bu sefer daha tedbirliydim ve sürü uzaklaşana kadar orada, yeterince büyük bir çalının arkasına saklandım. Ancak bu, hala tehlikeliydi çünkü hayvanların özellikle bazı vahşi hayvanların koku alma duyuları çok gelişmiştir.

Sonunda sürü uzaklaştı ama hala çok korkuyordum. Zaten hava kararmak üzereydi ve geceyi burada geçirmeye karar verdim. Çantamdan çadırı çıkardım ve olabildiğince sessizce kurmaya başladım. Yaklaşık on dakika sonra çadır hazırdı. Son kontrollerimi yaptıktan sonra çadıra girdim.

Ertesi sabah, korkuyla bir dinozor sesine uyandım. Ellerim titriyordu. Çadırımın açık olan kısmından dışarı bakarak gözlerimi sıyırdım. Dün gördüğüm sürünün olduğu bölgede devasa bir dinozor duruyordu! Burası gizli bir yer olmasına rağmen, çok korkmuştum ve eve gitmek istiyordum. Dinozorları uzaktan izlemenin eğlenceli olabileceğini düşünmüştüm ama hiç bu kadar gerçekçi olabileceğini düşünmemiştim!

Sessizce çadırımı topladım ve çantama tıktım. Dinozor beni fark ederse sonumun geleceğini biliyordum. Çalının arkasından çıktım ve hızlı ama dikkatli adımlarla yürümeye başladım. Dinozor beni fark etmesin diye eğilerek, hatta bazen sürünerek ilerliyordum. Aniden arkamdan bir gürleme duydum. Kalbimin durduğunu hissettim. Üç saniye sonra durumu kavradım ve arkamı dönmeden var gücümle koşmaya başladım.

Dinozordan çok daha yavaş olduğumu bile bile, başka bir seçeneğim yoktu. Neyse ki zaman makinesi çok uzakta değildi. Bir başka gürleme daha duydum. Ara sıra dinozorun ayak sesleri, gücüyle yeri sarsıyor, ben ise ara sıra taklalar atıyordum. Zaman makinesi göründü! Daha hızlı olmaya çalışarak bacaklarımı hızlandırdım.

Ardından, tam arkamda bir gürültü daha duydum. Bu gürültü, dinozorun ayağının sesi olmalıydı ve bu güç beni zaman makinesinin kapısının önüne uçurdu. Kapıyı açmak için kırmızı, büyük düğmeye en az on beş kez bastım. Kapı açıldığında makineye girip var gücümle kapıyı kapadım ve ikinci kırmızı, büyük düğmeye bastım.

Dinozorun nefesini hissedebiliyordum. Zaman makinesi hızla gökyüzüne yükselmeye başladı ve dinozor, ne olduğunu anlayamadan ondan kurtuldum. Yere oturup bir oh çektim.

(Visited 28 times, 1 visits today)