Güven mi?

Her hafta olduğu gibi neredeyse her cumartesi günü, bodrum kata inip çamaşır makinesini çalıştırma rutinimi sürdürecektim. Ancak o gün bodruma indiğimde daha önce hiç fark etmediğim bir sandık dikkatimi çekti. Açıp açmama konusunda kararsız kalmıştım; bir yandan merakımı gidermek istiyordum, bir yandan da içimde kötü bir şeylerle karşılaşacağım korkusu vardı. Sandığı açmaya ramak kala annemin sesini duydum: “Begüm, hızlı ol!” dedi. Annem genellikle şaka yapmaz, çok katı biri de değildir ama ciddiydi. Sonunda, bir sonraki cumartesi günü sandığı açmaya karar verdim.

Günler geçmek bilmiyor, cuma akşamı ise özellikle yavaş ilerliyordu. Bu süreçte fikrimi değiştirme ihtimalimi bile düşündüm ancak kararlıydım; sandıkta ne varsa öğrenmeliydim. Nihayet cumartesi günü geldiğinde, bodruma gidip sandığa yöneldim. Açtığımda aile sırlarımızla karşılaştım ve öğrendiklerim hayata bakışımı tamamen değiştirdi. Eskiden kuşların nasıl uçtuğu yerine neden uçtuklarını sorgulardım ama artık bildiğim bu sırlarla her şeyi derinlemesine anlamam gerektiğini fark ettim.

Değişimimi annem ve babam kısa sürede fark etti. “Begüm iyi misin? Son zamanlarda daha bilgilisin.” dediler. Ben, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışsam da belki de sandığı açtığımı anlamış olabilirlerdi. Öğretmenlerim de bu değişimi fark edip konuyu ailemle görüşmüşlerdi. Durumdan şüphelenen okul yönetimi, hatta beni sınavda kopya çektiğimi düşünerek müdürün odasına çağırdı. Ben de olsam belki ben de öyle düşünürdüm.

Peki, bu büyük sır neydi dersiniz? Sandıkta bir not vardı: “Her insanın güvene ihtiyacı vardır. Gerektiğinde herkes bu sandığı açmıştır; bizim aile sırrımız güven olsun.” Notun altında, “güven” yazılı bir sürü minik kağıt bulunuyordu. Ben de bu kağıtlardan birini okul çantama, bir diğerini de her zaman yanımda taşıdığım ek çantama koydum. Güven gerçekten çok önemlidir, dostlar.

(Visited 9 times, 1 visits today)