Erken çıkmıştım dışarıya. Güneş henüz yeni doğuyordu ve sabahın bu erken saatinde yürüyüş yapmanın keyifli olacağını düşünmüştüm. Saat beş olmasına rağmen sokaklar beklediğimden kalabalıktı, herkes aynı yöne doğru ilerliyordu. Durum biraz garip gelse de ben yürüyüşüme ve gün doğumuna odaklanmaya karar verdim.
Yolda günün yirmi dört saati açık olan bir kafe gördüm ve içeri girip bir kahve aldım. Kahvemi alıp kafeden çıktığım anda, etraftaki tüm insanlar kafenin çevresine toplanmışlardı. Durumdan rahatsız olmuş bir şekilde tekrar kafenin içine döndüm. İnsanlar dağıldıktan sonra dikkatlice dışarı çıktım fakat bu sefer de insanlar yine benim gittiğim yöne doğru ilerliyordu. Birden bir çığlık duydum ve insanlar ters yöne doğru koşmaya başladılar.
Yürüyüşüm mahvolmuştu ve keyfim bozulmuştu. Güneşin doğuşunu kaçırmıştım; insanlardan kaçınmak için sürekli yere bakarak yürüyordum ve kendimi berbat, korkmuş hissediyordum. Daha sonra başka bir kafeden yine bir çığlık duydum ve insanlar tekrar yön değiştirdi. Ben de yönümü değiştirdim ki onlarla aynı yöne gitmeyeyim. Ancak bu sefer hepsi bana bakarak yürüyordu. Sinirlerim bozulmuştu, bir tanesinin yüzüne kahvemi döktüm; kahve sıcaktı ve o çığlık attı. Herkes yine yön değiştirdi ve şimdi hepsi benimle aynı yöne doğru ilerliyordu. Son çare olarak ben de çığlık attım, hepsi olduğu yerde durdu ama yön değiştireceklerini sanmıştım. Bunun yerine, hepsi bir anda yukarı baktı ve ben, tekrar çığlık attım.