James ve Ducks, yaşlı bir çift olarak İngiltere’de huzurlu bir yaşam sürdürmektedirler. Bir sabah, kahvaltı yaparken radyodan şok edici bir duyuru işitirler: “Rusya tarafından saldırıya uğradık. İki hafta içinde Londra’ya nükleer bir saldırı yapılacak.” Bu haber karşısında James, neredeyse umursamaz bir tavırla karısına dönerek “Bize bir şey olmaz! Londra bize oldukça uzak.” der. Ducks, eşinin bu sözlerine gülümseyerek onaylar gibi başını sallar.
Yine de, hükümetin tavsiyelerine uyarak evlerinin küçük bir bölümünü sığınak olarak düzenlerler su ve yiyecek stoklarlar. Ancak, günlük yaşamlarına normal bir şekilde devam ederler. Bu dirençli ikili, daha önce İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan bombalı saldırılardan sağ çıkmıştır ve bu durumdan da aynı şekilde kurtulacaklarını umut etmektedirler.
Nihayet bombanın düşeceği gün gelip çattığında James ve Ducks, evlerinde önceden hazırladıkları sığınağa girerler. Bombanın etkisiyle evin bir kısmı yıkılır ve her yer koyu bir toza bürünür. Birkaç dakika sonra sığınağı terk edip dışarı çıkarlar ve çevreye bakarlar. Ancak zamanla radyasyonun etkisiyle sağlıkları giderek bozulur. Yavaşça organ yetmezlikleri başlar, baş ağrıları ve mide bulantıları artar.
Sonunda bu acının ardından ölümleri yaklaşırken, ikili birbirlerine destek olmaya devam eder. James, ölüm döşeğinde Ducks’a son bir mesaj bırakır: “Gülümse, çünkü kader sonunda hepimizi bulur.” Bu sözlerle, birbirlerine son kez bakarak sonsuzluğa gözlerini yumarlar, kaderin kucağına teslim olurlar.