Herkese tekrar merhaba. Bu blog yazımda sizlere, 31 Ocak 2017 tarihinde, Funcom isimli firmanın, Steam oyun platformu üzerinden erken erişim olarak satın alma sürecini başlattığı Conan Exiles isimli oyundan, oyunu hangi bilgisayarların açabileceğinden ve ne tür oyun severlerin almak isteyeceğinden biraz bahsedeceğim. Oyun hayatta kalma ve çoklu oyuncu etiketlerine sahip olan, gerçekten büyük bir haritada, çoğu hayatta kalma oyunu gibi kaynak toplayıp eşya ürettiğiniz, açlık ve susuzluğa karşı dayanarak hayatta kalmaya çalıştığınız bir oyun. Sistem gereksinimlerine biraz göz atarsak, oyunu en azından açabilmeniz için, Windows 7 64 Bit, Windows 8 64 Bit veya Windows 10 64 Bit işletim sistemine, Intel Quad Core i5 ya da AMD’nin eş değer işlemcilerine, 6 GB RAM’e ve Nvidia GeForce GTX 560 (1GB) ya da AMD’nin eş değer ekran kartları veya daha iyi sistem özelliklerine sahip olmanız gerekmekte. Oyunda aldığım ekran görüntülerini aralara koyacağım. Görüntülerin hepsi bana aittir.
Oyunda, çeşitli dinler ve bu dinlerin tanrıları var. Diğer hayatta kalma oyunlarıyla karşılaştırıldığında bu özellik sayesinde gerçekten farklı bir yapım olmuş diyebilirim. Sırasıyla dinlerin, tanrıların ve ırkların oyundaki karakterinizi nasıl etkilediğinden bahsedeyim. Dinlerde, Crom, Set, Yog ve Mitra olarak 4 adet din oyuncuların seçimine sunuluyor. Her bir dinin farklı tanrıları bulunuyor. Bir tanesini örnek verirsek, Set dinini seçerseniz, adı üstünde “Set” isimli yaşlı bir yılana inanıyoruz ve ibadet ediyoruz. İbadethane gibi büyük, taştan heykeller yapıp, onlarla etkileşime geçiyor, Set’i çağırabiliyorsunuz. Oyunda çok uğraştığım halde çağıramadığım bu yılanı izlediğim videolarda gördüğüm kadarıyla çağırırsanız bütün oyunun altını üstüne getirmeniz mümkün. Üzerinden geçtiğiniz evlerin, ağaçların ve diğer yapıların kırılışını izlemenin verdiği zevki de izlediğim videolarda gördüm. Bütün tanrıların çağrıldığı bir videoya ulaşmak için bu bağlantıya tıklayabilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=HYCSbHFDddA
Resimde sol tarafta gördüğünüz bir Set ibadethanesidir. Diğer iki dinde ise büyük gri renk bir tanrı veya kocaman bir ahtapot çağırmanız mümkün. Oyunun açık dünyasında gezerken rastlayabileceğiniz çok değişik ve çeşitli yaratıklar, oyunun oynanabilirliğini artırıyor. Çoğu hayatta kalma oyununda bulunmayan, bilgisayar tarafından yönetilen yaratık ve kabile üyeleri bu oyuna eğlence katmış. Her bölgede farklı yaratıklar bulunuyor. Örneğin yeşil bitkilerin bulunmadığı, sade ve güzel tasarlanmış çöl kısmında, sırtlanlara ve iskeletlere rastlayabilirsiniz. Özgür bir şekilde ev, kale hatta kasaba kurup özgürce büyütebildiğiniz oyunda seviye sistemi bulunmakta. Seviye atlamanız için yaratıkları öldürmeniz veya etraftaki ağaç ve taşları kesip, kazmanız gerekiyor. Seviye atladıkça gelen yetenek puanlarını topladıkça, gücünüzü artırabilen, acıkma ve susama sürelerini yükseltebilen, envanterinize eşya alma kapasitenizi artırabilen ve buna benzer özellikler ekleyebilen yetenek puanı toplama sistemi sayesinde karakteriniz gittikçe güçlenip, zorlu şartlara dayanıklı bir şekilde yaşayabilir, daha rahat hayatta kalabilir.
Oyunda yönünüzü bulmak, DayZ veya H1Z1: Just Survive gibi oyunlardaki gibi zor değil. Haritayı açtığınızda görebileceğiniz sarı renkte, oldukça yeterli büyüklükte bir yer belirtici imleç, karakterinizin yerini göstermekte. Tabii ki diğer oyuncuları göremiyorsunuz. Diğer oyuncuları görebilseydik bence oyunun bir anlamı kalmazdı. Herkes birbirini bulup, kolayca öldürebilirdi. Yukarıda bahsettiğim kabilelere değinirsek, kabilelerin yakınından geçerseniz size saldırmaya başlıyorlar. Oyunda var olma nedeni ise hiçbirimizin sevmediği kölelik özelliğidir. Evinize veya kalenize inşa ettiğiniz fırın, üretim masası gibi yerlerde çalıştırmak için, sopa ile bayıltıp, ip ile evinize kadar çekerek çalıştırabildiğiniz köleler, size çok büyük hızlandırma ve kolaylık sağlıyor. Oyunun beğendiğim başka bir yanı ise iki elinize de kılıç veya eşya kuşanabilmeniz ve dövüş fizik ve mekaniklerinin rakip hayatta kalma oyunlarına kıyasla daha gerçekçi olması.
Oyunda yemek yemek ve su içmek için dağ tepe dolaşmanıza gerek yok. Suyu etraftaki göletlerden herhangi bir matara, arıtma cihazı gibi aletlere ihtiyaç duymaksızın içip, yemeğinizi zararsız olan ve kaplumbağaya benzeyen minik yaratıklardan yumurta alıp, pişirmeye gerek duymadan yiyebilirsiniz. Bir yuvadan 2 ya da 3 adet yumurta gelir. Bu miktar açlık barınızı doldurmak için gayet yeterlidir. Oyunda çeşitli mağaralar var. Kimi örümceklerle, kimi de iskeletlerle dolu olup, demir gibi değerli malzemeleri çıkarmanızı sağlarlar. Henüz erken erişimde olduğundan çeşitli hatalara ve takılma sorunlarına sahip olabilen oyun hakkında şu an için sahip olduğum bilgi bu kadar. Unuttuğum önemli bilgiler varsa özür dilerim. Okuduğunuz için teşekkürler. Bir sonraki oyun yazımda görüşmek üzere. İyi oyunlar.