İnsan, doğadır. Toprak insana, insan toprağa evrilmiştir. 2022’de yapılan bir araştırma, düzenli olarak ormanlık bir alanda vakit geçirmenin, ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösterdi. Araştırmaya katılanların çoğu, doğada vakit geçirmenin stresi azalttığını, ruh halini iyileştirdiğini, genel sağlığa iyi geldiğini ve mutluluk hissini artırdığını belirtti. Bu sonuçların doğru olması pek de şaşırtıcı olmasa gerek. Yediğimiz vitamini bile topraktan alıyoruz, toprak bizi besliyor zamanla sonra er zaman geç zaman verdiğinin borcunu alıyor toprak. İnsan, bütün benliğini ona teslim eder, toprak yine insana, insan yok olmadıkça toprağa evrilir. Toprakta yatan canlılık belki de onu bu kadar cezbediyor.
Neden tarımın mümkün olmadığı kurak araziler nemalanmazken gübre nemalanır, gübre de canlı değil midir oysa? Canlı kavramı var olmak için değişimi sürdürendir kanımca. Moleküller de canlıdan kasıttır. Çünkü gübre demek değişim, değişim demek insan demektir. Artı eksiyi nasıl çekiyorsa değişim de insanı öyle çeker kendine, bizi oluşturan değişim biterse kendi ruhumuzda kahroluruz. Toprak da ömrü kısıtlı insanın vakti geldiğinde ebediyete şahlanan varlığının, yani bu dünyadaki değişiminin son bulmasıdır. Bir nebze insanı çeker içine, değişimi hazmeder, ve gelecek nesiller değişim içinde dalgalanırken bir başkasının değişimi, onların geleceği olur. Her şey aslında bir amaca evrilir. Ruhu tükenmiş bir insan bile bir başkasının eninde sonunda mutluluğu olmaya mecburdur. Örneğin ölmüş biri toprağa kendini teslim edince yıllar sonra petrole dönüştüğünde insanlık için bir mutluluk, amaç içeren bağlamın bir parçası olmakta katkı sağlar. Ya da ölünce dönüştüğü inorganik atıklar bir portakal ağacının portakalına dönüşünce yine bir başkasının karnını doyurur, nasıl ki ondan önce ölen kişi ya da canlılar kendisi ölmeden önce kendisinin karnını doyurduysa…
Kısacası insanın kendini bu kadar doğaya yakın hissetmesi, doğanın insanın en huzurlu olduğu yer olması çok doğaldır. Canlının canlıyı çekmesi bence çok güzel ve varlığı kanıtlayan tezlerden biri. Varlık çok doğal, akşam esen rüzgarın yüzüne vurması, rüzgarın bir ucunda başka bir sesin olduğunu bilmekten güzel bir şey var mı şu dünyada? Var olmaktan daha cezbedili, yaratanla yaratılan arasındaki köprünün içinde olmak, bilinmez mutluluk içinde olmak, yaratıcıyla bütünleşmek, ardında yatan bilinmezliğin beyninin bir tarafında işlemesi, bilinmezliğin hep gözümüzün önündeki şey olması, ona baktıkça var olmak, varlığın tezahürüyle kendini benzetmek, dağın taşın sen olduğunu, kendinin doğa olduğunu hissetmekten daha güzel bir şey var mıdır şu dünyada?