Vakit gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen Türkiye Satranç Şampiyonu GM Vahap Şanal hâlâ uyumamış, elindeki “Blackburne’ün Tüm Maçları” adlı kitabı okuyordu. Tüm dikkatini tamamen kitaba yoğunlaştırmış olan Vahap, Blackburne’ün 1897 yılında oynamış olduğu maçı analiz ediyordu. Kitapta oynanan hamleleri önündeki satranç tahtasından da yardım alarak inceliyordu, beyin jimnastiği yapmak için Blackburne’ün hamlelerine alternatifler arıyordu. Artık göz kapaklarının kontrolünü kaybettiğini fark edince Büyük Usta Blackburne’nin özlü sözü olan “Benim başaramayacağım hiçbir şey yoktur. Sadece başlamaya cesaret edemediğim şeyler vardır.” dedi ve oturduğu bordo renkli koltuktan doğrulup dişlerini bile fırçalamadan doğruca yatak odasına geçti.
Derin bir uykunun ardından sabah dinç bir şekilde kalktı. Neredeyse öğlen olmuştu. Ekmek kızartma makinesine attığı ekmek dilimlerinin kızarmasını beklerken bir yandan da ekmek dilimlerinin arasına koyacağı malzemeleri dolaptan seçiyordu. Sonrasında sandviçini hazırlamaya başladı. İki kaşarın arasına domates ve salatalık ekleyip sandviçini tamamladı. Sonra yemek masasına oturup yemeğini yemeye başladı. Bir yandan da dün kaldığı yerden kitabını okuyordu. Sessizce oynanan hamleleri tekrarladı: “Beyaz oynar at f6, piyon h5, uzun rok, vezir c7 şah çeker, piyon b6…” Blackburne’ün hata yaptığını gördü. Veziri c6 karesine koymanın onun için hiçbir faydası yoktu, aksine tempo kaydettirdiği için faydadan çok zararı vardı. Fakat rakip kısa süreli bu üstünlüğünü koruyamadığı için Blackburne’e kaybetmişti. Vahap, kitabını masanın üstüne koydu ve tabletine gelen bildirimi kontrol etmek için tabletini açtı. Türkiye Satranç Federasyonundan e-posta vardı. E-posta 3 ay sonra Katar’da yapılacak olan Dünya Satranç Turnuvası’nın alınan karar doğrultusunda gelecek aya çekildiği hakkındaydı. Türkiye Satranç Şampiyonu Vahap Şanal ve diğer finalist Batuhan Daştan Türkiye’yi temsil etmek üzere Dünya Satranç Finali’ne katılmaya hak kazanmışlardı. Türkiye Satranç Şampiyonu olduğu için Vahap ve ikinci olduğu için de Batuhan katılmaya hak kazanmıştı. Vahap turnuvanın erkene alındığını okuduğunda üzerine gelen ürpertiyi atmaya çalışıyordu. Bir ay çok kısa bir süreydi fakat diğer rakiplerinin de aynı tepkiyi verdiklerini ve hazır hissetmediklerini düşündü. Yapması gereken en iyi şey son bir ayını en iyi şekilde değerlendirmekti ve o da öyle yaptı.
Bir ay göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş, Vahap, Batuhan Daştan ile çok sıkı bir şekilde turnuvaya hazırlanmıştı. E-postalarında daha önce belirtildiği üzere Gençlik ve Spor Bakanlığı tüm masrafları karşılayacaktı. Bakanlık uçak biletinden kalacakları otele kadar her şeyi önceden hazırlamıştı. Taksiye binerek e-postada belirtilen havaalanına gittiler. Bakanlıktan gelen görevli havaalanının girişinde onları karşıladı ve rahat bir şekilde uçağa binmelerini sağladı.
Dört saatlik bir yolculuğun ardından Katar’a sağ salim vardılar. Katar’da onları bekleyen görevlilerle buluşup otellerine yerleştiler. Otelleri beklediklerinden daha konforluydu. Ne de olsa onlar orada Türkiye’yi temsil ediyorlardı. Yarınki ilk satranç maçlarından önce son çalışmalarını yaptıktan sonra geç saate kalmadan yataklarına gittiler.
Büyük gün sonunda gelmişti. Vahap’ı da Batuhan’ı da büyük bir heyecan sarmıştı. Turnuvanın başlamasına son dakikalardı. Oyuncular yarışacakları masalara yerleşmeye başlamıştı. Hakemler turnuva kurallarını özetliyordu. Turnuva eleme şeklinde olacak, aynı ülkeyi temsil eden oyuncular eşleşmeyecekti. Herhangi bir maçta beraberlik oynanması takdirinde maç tekrar oynanacaktı. Yarıfinalde elenen eşleşen oyuncular kendi aralarında tekrar eşleşerek üçüncü ve dördüncüyü belirleyecekler, eğer ikisi de aynı ülkeyi temsil eden oyuncularsa iki oyuncu da üçüncülük ödülü alacaktı. Hakemlerden başlama işareti geldi ve tüm oyuncular oyunlarına başladı. Turnuva yeri satranç tahtalarının tahtaya çarpma sesiyle dolmuştu. Vahap’ın ilk turda karşısına Ermenistan Büyük Ustası Levon Aronian çıktı. Vahap beyazlarda oynamanın avantajını da kullanarak ilk maçı kazandı. Fakat Batuhan Daştan’ın maçı maalesef küçük bir dikkat hatası yüzünden mağlubiyetle sonuçlanmış, Rus Süper Büyük Ustası Pyotr Svidler’e kaybetmişti. Vahap arkadaşının elenmesine çok üzülmüş olsa da bunu düşünmemesi, Vahap’ın sonraki oyuna odaklanması gerekiyordu. Moralini bozmadan sonraki oyunlarına da girdi ve sırasıyla Yunan, Alman, Amerikan oyuncularla oynayıp yarıfinale çıkmaya hak kazandı. Yarıfinalde arkadaşını da elemiş olan Rus Süper Satranç Büyük Ustası Pytor Svidler ile eşleşti. Siyah taşlarda oynayan Vahap, İskandinav Savunması’na çekilmişti. Fakat Rus Büyük Ustası’nın gerek at gerekse vezir ve filleri ile yaptığı yoğun ataklar sonucunda kaybedeceğini anlamış ve maçtan çekilmek zorunda kalmıştı. Üçüncülük maçı için Fransız Satranç Büyük Ustası Alireza Firouzja ile eşleşti. Alireza, Vahap’a göre çok güçlü bir rakip kalıyordu fakat Vahap, Alireza’nın maç sonunda yapmış olduğu bir hatadan faydalanarak Alireza’yı mağlup etti.
Dünya Satranç Üçüncülüğü unvanını almaya hak kazanan Vahap ödül töreninden hemen sonra ülkesine uçakla geri döndü. Karşılamaya bizzat gençlik ve Spor Bakanı ve Türkiye Satranç Federasyon Başkanı gelmişti. Havaalanının dışı gazeteci kaynıyordu. Vahap bir yandan yürürken bir yandan da gazetecilerin sorularını cevaplıyordu. Sonraki gün Vahap birçok gazetede çıktı. Gazetede Vahap’ın dün akşam Svidler’le olan maç hakkındaki açıklamasına yer vermişlerdi: “Svidler’e karşı yapabileceğim hiçbir şey yoktu kendisi kesinlikle çok başarılı bir oyuncu. Magnus Carlsen dışında kendisini yenebilen hiç kimse olmadı. O çok deneyimli ve başarılı bir oyuncu. Onunla tekrar oynayabilme imkânım olsaydı kesinlikle bu sefer onun beyaz olmasına izin veremezdim. Eğer bir sihirbaz olsaydım kesinlikle ona karşı beyazlarla oynamam için sihir yapardım. Çünkü bildiğiniz üzere kendisi savunmada atakta olduğu kadar başarılı değil. Eğer beyazla oynama imkanım olursa belki yine de kazanamayacağım fakat her iki taraf içinde daha sürükleyici bir deneyim yaşatacağından adım gibi eminim. Fakat şans onun tarafını tuttu ve beyaz taraf kurada ona çıktı. Ülkeme bronz madalyayla döndüğüm için kendimle gurur duyuyor, beni sonuna kadar destekleyen ailem, arkadaşlarım, sevgili hocalarıma, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.” Vahap’ın kısaca biyografisine de değinerek gazete haberi sonlanıyordu. Vahap gerçekten çok mutlu, çok gururluydu. İyi ki çocuk yaşta bu satranç sevdası ona aşılanmıştı. Hayatının son yıllarında dahi yüreğinde bu aşkı taşımak, ölürken kalbinde sadece satrancın olmasını istiyordu. Vahap, tüm Türkiye’nin milli gururu olmuştu.