Denge

Biz küçük bir köyün görece fakir halkına mensup geniş bir aileydik. Ailenin genç yaşlı bütün üyeleri aynı evde yaşardık. Dedelerimin birinin köyün içinde buğday yetiştirdiği, babamın ise dedemin tarlalarının yanında birkaç arpa tarlası vardı. Bir diğerinin ise ömrü boyunca uğraşı hayvancılık olmuştu. 43 tane koyununu, 7 tane yavru kuzusu, 10 tane ineği, 3 tane ise eşeği vardı. Oldum olası dedemin kuzularıyla oynamayı çok sevmişizdir abim Mert ile ben. Evet bir de abim var benim. O zamanlar üniversitesini bitirmesine 1 sene kadar kalmıştı. Ailenin ilk ziraat mühendisi olacaktı. En büyük destekçisi ise annemdi. Annem güçlü bir kadındır. Küçükken okumasına fırsat verilmediği için abimin ve benim okula gitmemiz için çok destek çıktı bize. Biz de elbette onun yüzünü kara çıkartmıyorduk. Her daim derslerimize odaklıydık.

Mart ayı civarıydı. Gündüz ve gece neredeyse eşitlenmişti. Akşam ben, abim ve annem sofrayı kurmuş, yemeğe başlamak için babamın gelmesini bekliyorduk. Neyse ki çok bekletmeden geldi babam. Meğer bir “müjde” ile gelmiş. Birkaç haftadır köyümüze sürekli yabancı araçlar gelip gidiyor, köyün ileri gelenleri ile muhtarlıkta görüşmeler yapılıyordu. Bana anlatmamışlardı fakat abim her ne dönüyorsa bundan hiç memnun değildi. Annem ile bana çaktırmamaya çalışsalar bile biliyordum, babam ile aralarının bozuk olduğunu. Zira babam gelmekte olan şey her ne ise çok memnundu ve heyecanlıydı. Artık olayların bir açıklığa kavuşmasını istediğimi belirten bakışlarım abimin huzursuz bakışlarıyla birleşti. Tam abime bir şey diyecekken babam lafa atladı ve çok güzel haberleri olduğunu söyledi, “Biliyorum sizi birkaç haftadır ihmal ediyorum ama inanın buna değdi. Şehirli beyefendilerle yaptığımız görüşmelerin sonucunda köyümüzün tarlalarının çok değerli olduğunu öğrendik. Meğerse bu köyün topraklarının altında altın gibi birçok maden varmış. Dedenizin ve benim arsalarımız için çok büyük para teklif ettiler. Yıllar boyunca satsak da elde edemeyeceğimiz paralar teklif ettiler. Üstüne bir de bana ve Mert’e madende iş teklif ettiler. Düzenli maaş alacağız! Gerçi Mert çok heyecanlanmadı ama neyse. Zaten birkaç yıldır eski verimi alamıyoruz tarlalardan. Bu teklif beni ne kadar heyecanlandırdı bilemezsiniz!”. Mert hemen lafa atladı, “Size kaç defa daha söylemem gerekiyor bilmiyorum. Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısınız? Kullanacakları kimyasallar toprağın verimini öldürecek, hayvanlarımızı katledecek! Size topraklarınızı nasıl daha verimli kullanmanız gerektiğini kaç defa anlattım fakat sırf çözümü pahalı olduğu için beni dinlemek işinize gelmedi. Bu maden faydadan çok zarara sebep olacak!”. İşte şimdi Mert’in bu üzgün hali bir açıklığa kavuşmuştu. Karşımda oturan abimin yüzünden okunan kızgınlık yerini çaresizliğe bırakmıştı. Fakat o da biliyordu ki ne onun ne de benim yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.

Aylar geçmişti, madenin inşası tamamlandı, insanlar tarlalarını ve hayvanlarını bırakıp burada çalışmaya başlamışlardı. Dedem hariç. O da bu madenin taraftarı değildi ve hayvanlarına bakmaya devam etmekte ısrar etmişti. Abim üniversiteyi bitirdi ve güzel bir yerde iş buldu. Henüz kimse şikayetçi görünmüyordu. Fakat gün geçtikçe artan ölü hayvan sayısı insanları işkillendirmeye başlamıştı. Dedemin hayvanları da dahil olmak üzere günbegün hayvanlar ölüyor, kalan tarlalardaki otlar en verimli dönem olması gerekirken soluyor, babam dahil bütün maden işçileri sürekli öksürüyordu.

O gün okulda solstis ve ekinokslar hakkında konuşmuştuk. Solstis en uzun günü ve en uzun geceyi temsil ederken, ekinoks gündüz ve gecenin denge içinde olduğu günleri temsil edermiş. Bu benim doğanın gücünü bir kez daha hatırlamama sebep oldu. Ekinoksun sunduğu denge beni etkilemişti. Keşke biz de köyümüzdeki doğal dengeyi bozmasaydık diye düşündüm fakat her şey için çok geçti. Köyümüzde artık hayvanlar yaşamıyor, otlar bitmiyordu. Çoğu aile göç etmek zorunda kaldı. En sonunda babam da pes etti ve zamanında abimi dinlemediği için çok pişan olduğunu belirtti. Ne yazık ki o da biliyordu, çok geçti. Biz de en son kente göç ettik. Anadolu’nun bir köyü daha yalnızca para uğruna yok edilmişti.

(Visited 12 times, 1 visits today)