2022’de yapılan bir araştırma, düzenli olarak ormanlık bir alanda vakit geçirmenin, ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösterdi. Araştırmaya katılanların çoğu, doğada vakit geçirmenin stresi azalttığını, ruh halini iyileştirdiğini, genel sağlığa iyi geldiğini ve mutluluk hissini artırdığını belirtti. Bu sonuçlar, doğa ile bağlantının insan sağlığına olan katkısını ve önemini vurgulamakta; peki bu araştırmalar neyi gösteriyor? İnsan ve doğa arasındaki bu bağ gerçek mi?
Doğa tüm canlılar için en büyük ilham ve yaşam kaynağıdır diyebiliriz, dolayısıyla insana sağladığı katkılar oldukça fazla. Bu olumlu etkiler yanlızca ruh sağlığı üzerine değil. Merak ve keşif duygularını arttırması, yaratıcılığı ve bilinçlenmeyi etkilemesi, dengeli bir yaşam sağlanması, ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin oluşturulmaları gibi birçok etkisi de bulunuyor doğanın. Tarihe geçen birçok tıbbi başarının sonuçlarından da gördüğümüz gibi insan bedenine sağladığı fiziksel katkıları da oldukça etkili ve sayıca fazla.
İnsan zihni, ruhu ve gelişimine baktığımızda ise durum daha farklı. Doğanın etkilediği farklı ruhlar, farklı zihinler var; etkilediği farklı mücadeleler ve yarattığı enerjiler, duygular bambaşka.
Sağladığı sakinlik ve vücuttaki stresi azaltması, bu etkilerden en sık gözlemleneni ve bilineni diyebilirim. İnsanların doğa yürüyüşlerine, doğadaki sesler eşliğindeki meditasyonlara, doğayla bütünleşme seanslarına katılmalarının en büyük sebebi budur. Doğanın huzur ve sakinlik veren atmosferi ruh halini sakinleştirirken zihinleri tazelik ve enerji ile dolduruyor. Araştırmalara göre, sağlamış olduğu bu zihinsel rahatlama; çoğunlukla depresyon, kaygı bozukluğu gibi riskleri azaltıyor, duygu durumlarını iyileştirerek, zihinsel performansı da oldukça olumlu bir yönde etkiliyor. Bundan yola çıkarak doğanın en doğal antidepresan olduğunu söyleyebilirim. Bunalmış ve gergin duygular içerisinde olduğumuz anlarda bize mutluluk vererek, rahatlatacak en iyi seçenek olan doğa; en güzel mutluluk kaynaklarından olabiliyor.
İnsan ve doğa arasındaki bu bağ ve çekim, oldukça hissedilebilir ve görülebilir bir şey. Yağmurda ıslanmak istemek, günün aydınlanarak gün doğuşunu seyretmek, gün batışındaki karanlığı izlemek, kar yağmasıyla birlikte beyaza bürünmek, ağacın yapraklarının her mevsimde renk renk değişmesini izlemek, rüzgarı hissetmek, sıcakta güneşlenmek ister insan. Bu duyguları bizlere yaşatabilen başka ne var ki!
Araştırmanın da gösterdiği gibi bütün bu gözle görülen, bazen etkilerini hissettiğimiz ancak farkında bile olmadığımız tüm katkılar, bu bağı bir kez daha vurgular ve kanıtlar nitelikte. Peki sizler bu ilişkiyi ve sonuçlarını nasıl yorumlarsınız?