8 Mart sabahı uyandı, güne her zamanki gibi başladı. Hazırlandı ve dışarı çıktı. Dışarı çıktığında ilk başta tesadüf olduğunu düşündüğü bu durum gerçeği anlayınca onu korkuttu. Dışarıda hiç erkek yoktu. Simitçi kadındı, otobüs şoförü kadın, taksiciler kadın, herkes kadın. Gördüklerine inanamadı.
Şaşkın bir şekilde okula gitti. Kapıdan girdi ve yine aynı durumla karşılaştı. Okuldaki herkes kadındı. Karşısına gelen ilk kişiye sordu: “Erkekler nerde?” Herkes sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu. Bunun kadınlar günüyle bir ilgisi olup olmadığını düşündü. Ama erkeklere ne olmuş olabilirdi ki? Her şeyin erkekler olmadan eskisi gibi düzenli olamayacağını düşünüyordu. Ama hiçte öyle olmamıştı. Derslerine kadın öğretmenler giriyor. Okulu kadınlar yönetiyor. Yemeklerimizi kadınlar veriyordu. Bunun sadece okulda olup olmadığını öğrenmek için ders biter bitmez dışarı çıktı. Yürürken önünden geçen arabaları, kamyonları, motorları ve otobüsleri kadınlar sürüyordu. Hatta biri o kadar hız yapmıştı ki polis tarafından çevrildi. Bir süre durup onları izledi. Hız yapan kadına ceza yazan polis de kadındı. Hala ne olduğunu çözememişti. Kimse erkeklerden bahsetmiyor, onları aramıyor ve onlara ihtiyaç duymuyordu.
Kadınlar istediklerini yapabiliyorlardı. Yaptıklarında, seçimlerinde ve hareketlerinde özgürlerdi. O an anlamıştı ki bu olanlar imkansız değildi çünkü kadınlar istedikleri her şeyi yapabilirlerdi. Mesleklerin cinsiyeti yoktu. Tek engel düşüncelerimiz ve ön yargılarımızdı. Kadın olmakla hiç bu kadar gurur duymamıştım.